25 Kasım bundan sonra “kadına şiddete hayır” olarak devam edecek. Salı günü Aile ve Sosyal Politikalar Müdürü Sayın İsrafil Aktürk’ü ziyaret ettim. 25 Kasımda Kadına şiddete hayır etkinliği için çalışma yaptıkları konusunda söyleşi yaptık. Burada kurum Müdürü ’de hazır bulunuyordu, konuyla alakalı birçok konuyu konuşma imkanı bulduk. Gerçekten de ülkemiz genelinde kadına şiddet çığ gibi büyümekte idi. Ama bakanlık konuyla alakalı şiddete uğrayan kadınlarımızın korunması için ciddi önlemler aldığını da biliyoruz.
Toplum olarak bir arada konuşurken hep kadınları överiz. Ancak içeride ise tamamen bun tersini yaparak kadına şiddet uygulanmaktadır. Hatta çoğu zaman deriz, kadınlar evimizin gülü oldukları gibi onlar yaratılırken erkekler tarafından korunması için dünyaya gelmiştir.
Toplum içeresinde şiddet yaşanan en büyük sıkıntılardan birisi olmaktadır. Ülkemiz kadınlara şiddet konusunda birçok ülkeden önde olup ilk sıralarda yer almaktadır. Son dönemlerde kadına şiddetle birlikte kadın cinayetleri de kendisini göstermeye başlamıştır. Toplumsal sorun olduğu gibi insanların can taşıdığı bilinmeli ve o şekilde davranmalıdır.
Türk toplumunda erkekler özellikle kendi gururlarına yediremediği durumlar olduğunu düşünerek kadınlarına şiddet uygulamaktadırlar. Kadınlara uygulanan şiddet nedeniyle birlikte çocuklar annesiz kalmaktadır. Erkek olduklarını hissettirmek için sadece sesleri evde çıktığı gibi evlerine ekmek götürmekten aciz olup çocuklarını çalıştırırlar. Kadınların varlığı toplumu ayakta tuttuğu gibi bizim için onca fedakârlıktan sonra sahip çıkılması gerekmektedir.
Ataerkil toplum yapısının bir sonucu olarak, genelde toplumumuzda kadın hep 2. sınıf insan muamelesi görmektedir. İnsanlar arasında yaygın olarak bilinen ”Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemeli” lafı bile durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Kadına şiddetten, sadece fiziksel şiddet anlaşılmamalıdır. Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddet, taciz bunlar da kadına karşı şiddetin bir başka tezahürüdür. Ülkemizde çoğu kadın; erkek baskısı ve şiddeti yüzünden kendi kararlarını bile veremez konumdalar. Bu ülkede kadınlar aileleri tarafından özellikle de baba unsurunca zorla evliliklere maruz kalmakta, eğitim hakkı engellenmekte, istediği gibi hareket edebilme özgürlüklerine duvar örülmektedir. Kadının kendi kararlarını alabilmesine engel olabilmek için de kadın, ya şiddetle ya da ölümle tehdit edilmekte ve sindirilmeye çalışılmaktadır. Bunu yapan da hep baba, erkek kardeş veya eş sıfatındaki kişilerdir. Bu öyle sığ bir zihniyettir ki, bu zihniyete sahip kişiler sırf erkek olduğu için kendisini kadından üstün görmekte, kadının hayatı üzerinde kendi hükmünün geçeceği kanısına varmaktadırlar.
Ülkemizde kadın cinayetleri de o kadar vahim hale geldi ki; tabiri caizse tavuk keser gibi kadın cinayetleri işlenmeye başlandı. Ne zaman bir gazete okumaya kalksak veya haberleri izlemek istesek mutlaka bir kadın cinayeti haberiyle karşılaşır hale geldik. Hele bir de bu konudaki yaptırımların yetersiz kalması ve gerekli önlemlerin alınmadığını veya önlemlerin alınmasında ihmallerin yaşandığını gördükçe sinir katsayımız daha da artar hale geldi. Ülkemizde kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin birçoğuna gerekçe olarak kıskançlık duyguları ve namus gerekçe gösterilmektedir.
Mesela toplumun bir kesiminde şiddeti sanki dindar insanlar yapıyormuş gibi bir algıda bulunmaktadır. Bu kesinlikle doğru değildir, yüce Peygamberimiz hanımlarına bırakın bir tokat vurmayı onları kırıp üzmemiştir. Hatta sürekli onları onura ederek, namus ve şereflerini muhafaza etmeleri hususunda telkinde bulunarak kocalarına karşı itaatkâr olmalarını tavsiye etmiştir. “Cennet annelerin ayağı altında” hadisi kadına verilen değerin sonucudur. Erkeklere de eşlerine karşı şiddet uygulamamaları konusunda uyarılmıştır.
Günümüzde cahil insanlar kadına şiddet uygulamaktadır. Şiddete karşı Devletimiz Sosyal Politikalar ve Aile Bakanlığı tarafından kadını koruma altına alırken kadına şiddetin sadece dayak olarak şiddetin dışında neler şiddet olduğunu ortaya koymuştur.
Bağırmak, hakaret etmek, küfretmek, tehdit etmek, korkutmak, aşağılamak, alay etmek, karar vermemesine izin vermemek, başka kadın ve erkeklerle kıyaslamak, ailesi, arkadaşları ve komşuları ile konuşmasına izin vermemek, evden dışarıya çıkmamasına izin vermemek, her an nerde olduğunu kontrol etmek, inançlarını, işini, maaşını ve kökenini küçümsemek ve başkaları yanında onu küçümsemek bir şiddet olduğunu unutmasın maço erkekler.
Bu şiddete karşı erkeğe uygulanan cezaların başında evden uzaklaştırılmaları, ortak kullanım evinin kadına tahsisi, silahı varsa el konması, kadının barınmaya alınması, işyerinin değiştirilmesi gibi birçok yaptırımlar mevcut. Tabi burada şunu da unutmamak lazım, yukarda saydığım olayları kadın kocasına yaparsa ne olacak? Bizlerde benzer olayları hanımlardan duyduğumuzu unutmamak lazım. Hanımlarda kocalarına karşı yumuşak olmalılar.