Geçtiğimiz günlerde, “ susuyorsak edebimizdendir” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazım içinde eleştirdiğim şahıs dışında vermek istediğim mesajlarda vardı. Son günlerde bazı kurum, kuruluşlar, siyasiler ve sivil toplum kuruluşları üzerinde bir baskı olduğunu görmeye başladım. Aslında bu baskı kurumların zafiyetinden ve kendi kurumlarını yönetmesini bilmemelerinden kaynaklanmakla birlikte acemiliklerinden kaynaklandığını bizzat gördüm. Kurumunu kendin yönetemiyor da başkalarının istekleri ile yönetmeye çalışıyorsan o koltuklarda oturmayacaksın kardeşim.
Geçtiğimiz günlerde iki sendikanın kahvaltılı basın toplantısı vardı. Burada kendilerini basından bazı kişiler kim bilmiyorum. Bu toplantıya falan gazetecileri çağırırsan biz gelmeyiz veya haberinizi yapmayız denmiş bu arkadaşlarda bu emre uyarak söylenen sözü yerine getirmişler. Kendileri sorduğumda açık ve alenen bunu söylediler.
Anladım ki, işinde başarı elde etmek yerine, başkalarını kıskanarak güya diskalifiye etmek hırsına kapılmışlar. Basit ve zayıf idarecilerde bu tehdidi yutarak emre itaat etmişler. Valla bu düşüncede hareket edenler etmeye devam etsinler. Bu bana karşı olan bir tutum olmamakla beraber hakiki manada basın temsilcisi olan kime karşı olursa olsun fark etmez.
Hatta bir basın toplantısında çıkan kargaşa ve toplantıyı terk etmede toplantıyı yapanlar rezil olmuştur. Be kardeşim sen kim oluyorsun da başkalarının nereye davet edilip edilmeyeceğine karışıyorsun. Varsa bir hesabın adam gibi açık ve alenen çıkar yaparsın.
Buradan tekrar ediyorum benim hiçbir gerçek basın mensubu ile en ufak problemim olmadığı gibi derdim de yok. Küçük ve basit hesaplar içinde de olmam kendi işime bakarım. Ama benim camiam içinde yaşanan bu basit hesaplardan da rahatsızlık duyuyorum.
Aynı konu Çarşamba günü yapılan Ak Parti kahvaltısı içinde yapılmıştır. Benim için en önemli konu bu olsa gerek. Aynı durum Belediye Başkanlığı yemeğinde de yapılmıştır. Burada falanı konuşturmayacaksınız baskısı yapıldı onlarda yuttu. Çarşamba günü yapılacak kahvaltıya gerçek Ak Partili gazeteciler ulaşılamadı diye işaretlenerek il Başkanına verilmiş.
Beni ne arayan oldu nede soran, sonra İl Başkanı bana mesaj attı. Bende kendisini arayarak konuyu izah ettim. Sonra bana bir arkadaş liste attı. Baktım listeye listeyi birileri yapmış ve belli kişilerin karşısına ulaşılamadı diye yazılmış. Ulaşılamayanların çoğunluğu Ak Partiye yakın gazeteciler. Diğerleri de birileri ile problemleri olduğu kişiler.
Ha anladım ki, Ak Parti sekreterine birileri yakın ki, listeyi ayarlayıp il Başkanına sunmuş. İl Başkanı da beni aradı bende beni arayan olmadı dedim. Sonra bu liste benim elime geçti listedeki bu oyunu saklıyorum. İl Başkanı ısrarla rica ettiği için gideceğim.
Üstelik benim adımı Ak Parti yalakası olarak çıkaran da bunlar. Erkekçe açık ve alenen Ak Partili ve Reisi seven birisi olduğumu yazan, birde Ak Parti hizmetlerini kitap yapan bir gazeteciyim. Beni davet etmek için bana ulaşılamadı diye listeye yazacaksın çok ayıp.
Dün Ak Partiye söveceksin, daha dün iyi Parti Genel Başkanı parti binası açmaya geldiğinde elektrikler kesilince bunu kesin Ak Parti yaptı diye söverek oraya iyiliğe geçmeye çalışacaksın. Belediye seçimlerinde muhalif partinin şoförlüğünü yapacaksın. Şimdi çıkıp benden daha ileride Ak Partili olacaksın ve beni basın toplantısına çağırmamak için ulaşılamadı yazdıracaksın. Gazetemiz Aksaray tüm gazetelerin tirajı kadar tek başına tiraj yapacak sahibini sen başkaları istedi diye çağırmayacaksın.
17 Aralık’ta dershaneleri öveceksin, bir sürü makale yazıp Cumhurbaşkanını eleştiren yazılar yazacaksın. Bunların hepsi elimde, saklıyorum gerekirse Genel Merkeze göndereceğim. 15 Temmuz da Belediye Başkanını eleştireceksin. Hatta alt geçit yapımına başlandığında Başkan hakkında röportaj yapıp karalayacaksın. Şimdi yanına sokulup başkancı ve Ak Partili olacaksın. Sende bunları yutacaksın, yoksa bunların hepsini yayınlar paylaşırım.
İnsanı seversin sevmezsin, hoşlanır hoşlanmazsın ama saygı duymasını bileceksin. Herkes kendi işi ile uğraşmalı, fitne fucurluk kimseye bir şey kazandırmaz aksine kaybedersin. İki yüzlü olmadan dobra dobra olmalı insan. Kurum ve kuruluşlar kim gazeteci, kim değil bunu bilmeli. Ona buna göre değil kurumunu bildiği şekilde yönetmeli. Kimsenin ne çorbasını ne de çayını içmeye hevesli değiliz. İster çağırsınlar, ister çağırmasınlar hiç umurumda değil. Ama kendi kendilerini yönetsinler yeter. Kimse bir şey bilmiyor sanılmasın, her şeyi biliyoruz.
YORUMLAR