Bir insan birisini sevmeyebilir, ya danefrette edebilir. Ancak bu insanın ölmesini ve başına bir musibet gelmesini istemesi kadar gaddar bir durum olamaz. Hatta bazen kendisine rakip gördüğü bir insanın ortadan kalkmasını istemesi kadar haince bir düşünce olamaz. Birisini bir hastalık veya başına gelen bir olaydan dolayı vefat etmesi ya da ağır hasta olmasından sevinç duymak kadar basit düşüncede olamaz. Aynı düşüncelerin kendimiz içinde düşünüldüğünde ne düşündüğümüzü bir sorgulayın.
Geçtiğimiz günlerde bir spor adamımızın rahatsızlanması nedeniyle başka takımlı iki gencin konuşmasına şahit oldum. Kendilerini hiç tanımadığım halde müdahale ederek çok yanlış düşündüklerini söyledim.
Kendisini hiç tanımadığımız halde başka takımın yöneticisine bu kadar nefret duymak hangi aklın işidir? Spor bir eğlence ve insanları hoş bir vakit geçirme oyunudur. Gencinden ihtiyarına kadar bu tür aşırı tarafgirlik güden insanlara sadece acıyorum.
Bunu aksi olarak da spor ile ilgilenen yöneticilerin birbirleri ve takımları hakkında yaptıkları söylemlerin bunda elbette payı vardır. Onlarda kendilerine ve konuşmalarına çeki düzen vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
Spor müsabakaları öncesi ve sonrası yaşanan olayların ve cinayetlerin yaşanması kadar basitlik var mıdır? İnsanlar heyecanlarını ve meraklarını gidererek rahatlaması gereken bir oyun sonrası birbirlerine kin ve nefret duymaları anlaşılır gibi değildir.
Siyaset sahnesinde de buna benzer olaylar yaşanmaktadır. Siyasetle insani ilişkileri birbirine karıştırmamak lazım. İnsan olarak herkes aynı düşünmeyebilir, aynı fikirde olmayabiliriz. Bunu kin ve nefrete dönüştürmek toplum olarak birbirimize düşman olmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Birbirimiz önce insan olarak sevip saymalıyız, diğerleri ise insanların kendi fikir ve düşüncesidir diyebilmeliyiz. Düşman olarak görüp onun yok olmasını istemek ise insanlıkla bağdaşır bir durum değildir.
Cumhuriyet tarihinden günümüze bir bakacak olursak binlerce parti gelip geçmiştir. Bizlere ölçü partiler olmamalı, insani ilişkiler öncü olmalıdır. Bir yarış olacaktır, ama bu yarışları kan davasına dönüştürmeden demokratik kurallar içinde yapılması lazım. Siyaset Kuran değil, Hadis değil ve din değil değişebilmesin, bize hayat ölçüsü olmamlı.
Dünyanın her yerinde çeşitli tarafgirlikler mevcuttur, ama bunlar kan davasına dönüşmeden birbirimizi sevebilmeliyiz. Artık dünya küçüldü herkes bu dünyanın neresinde ne var elinin içindeki küçücük bir aletle takip edebiliyor. Bundan dolayıda az çok bir fikre sahiptir, buna saygı duymak lazımdır. Hele bir Müslüman asla başkasına nefret duyarak kin beslemez. Sevmeyebilirsiniz hoşlanmayada bilirsiniz ama kötülüğünü istemek yakışmaz.
İnsan yaratılışı itibariyle sosyal bir varlıktır. Diğer insanlarla iletişim halinde bulunmak, bir şeyleri paylaşmak veyahut ta bazı konularda onların yardımına ihtiyaç hissetmektedir. Yani insan kendi başına tam olarak bu hayatı sürdüremez. Bir şekilde başka insanlarla ilişki içinde bulunmak zorundadır. İslâm ise bu ilişki esnasında uyulması gereken bir takım kurallar getirmiştir. Bu kurallar hayatı yaşanılır hale getiren ve insana insan olduğunu hatırlatan kurallardır. Örneğin, bu kurallardan bir kaçını Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şu şekilde sıralamıştır: “Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin! Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Müslüm)
İnsanlar ancak birbirlerine yardım ederek bu hayata tutunabilirler. Birbirlerine sırt çevirmeden, birbirlerine kin gütmeden, kardeş olarak yaşarlarsa eğer Allah (c.c.)’a layık bir kul olabilirler. Nitekim toplum halinde yaşamanın getirdiği sorumluluklarda bu tür kurallara uymayı zorunlu kılmaktadır. Ancak bazen bu kuralları hiçe sayan ve onların zıddına hareket edenler ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hayat çekilmez hale gelmekte ve insanlar bir karışıklığın içinde kendilerini bulmaktadırlar. Sonuç olarak bundan küçük-büyük, kadın-erkek, yaşlı-genç herkes zarar görmektedir. Yüce Rabbim bizleri birbirimizi sevdirmeyi ve kalplerimizi yumuşatmayı nasip etsin. Amin.