Zalim insanlar vardır, masum pozisyonuna girerek masum insanlara zulmederler. Bugün Ortadoğu’da olsun İslam aleminde olsun masum çocuklara zulmedenleri her gün görüyoruz. Görüyoruz görmesine de elimizden bir şey gelmiyor. Peki, biz görüyoruz da Yüce Rabbim görmüyor mu zannediyorsunuz. Elbette bizi yaratan onların zalimliklerini gördüğü gibi masumlarında zulüm gördüklerini görüyor. Kimisi bu dünyada iken bunun karşılığını görecek, kimisi huzuru mahşerde cezasını görecektir. Hiçbir zalimlik cezasız kalmayacaktır.
Günümüzde de zengin ve makam sahibi insanlar çoğu zaman mazlumları ve zayıfları eziyorlar. Tabi bu her makam sahibi ve zengin için geçerli değildir. Ama hayatın içinde yaşananları görmekteyiz. Hiçbir mazlumun ahi kalmaz yerde elbette mazlumun ahı çıkacak aheste aheste.
Eğer mahiyetimizde çalıştırdığımız insanları zayıf diye ezer haksızlık edersek bir gün mutlaka bunun ahı çıkacaktır aheste aheste. Tabi haksızlık yapmadan mazlumu koruyup zalimi desteklemezsek bununda farklı mükâfatını görecekler.
Dün İbrahim Hakkı HZ. den Hikâyeler okurken bir kıssaya gözüm takıldı. Çok hoşuma gitti, bir testiye karşılık hayatından olan zalimin hikâyesini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Belki bu kıssa bazılarımıza güzel bir örnek olur ders alırız.
Erzurum´un büyük velîsi İbrahim Hakkı hazretlerini çocukken İsmâil Fakîrullah hazretlerine teslim ederler. İyi bir terbiye alması için çocukluğunun mühim bir devresini Fakîrullah hazretlerinin yanında geçiren İbrahim Hakkı hazretleri, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, doldururken oraya gelen bir atlı:
“ Çekil bakayım önümden be çocuk! diye İbrahim Hakkı hazretlerini azarlayarak atını çeşmeye sürer. O da testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. Testisini bırakıp kendisini kurtarmak zorunda kalır İbrahim Hakkı hazretleri Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir ve:
“Çeşmeden su alırken atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de tepeletip kırdı! der. Hocası sorar:
“Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?
“Hayır, der, hiçbir şey söylemedim.
“ Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle, der.
İbrahim Hakkı hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da:
“ Benim testimi niye kırdın zâlim adam ! diyemez.
Dönüp geldiğinde hocası Fakîrullah hazretleri sorar:
“ Ona bir şeyler söyleyebildin mi?
Söyleyemedim efendim; niyetlendim, lâkin bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim! Hocası bağırır:
“ Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket!..
İbrahim Hakkı hazretleri bu defa kararlı olarak koşup çeşmenin başına gelir. Bir de bakar ki, testisini kıran adamı, kendi atı, attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış, ölüsü yatmaktadır! Koşarak gelip, hocası İsmâil Fakîrullah hazretlerine bu vahim vaziyeti anlatır. Hocası bu hâle üzülür:
“ Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm buna doğrusu! der. Huzurundakiler bundan bir şey anlamadıklarını söyleyince, büyük velî şöyle îzah eder: ´O atlı adam, İbrahim Hakkı´ya zulmetti. Zulme uğrayan da tek kelimeyle olsun mukabelede bulunmadı, zâlimi Allâh´a havâle etti. Allâh Teâlâ´nın da gayretine dokunup zâlimi cezâlandırdı. Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Bense ödeştirmek için uğraşıyordum, maalesef muvaffak olamadım!´
YORUMLAR