-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Neden aşure pişiriyoruz?

14 Ekim 2016 - 03:58

Malumunuz aşure ayı içindeyiz, ama bazı dostlar aşure gününde neler oldu ve ne için aşura pişiriliyor diye soruyorlar. Aşureye ve Muharrem ayına Alevi vatandaşlarımız sahip çıkarken biz neden sahipleniyoruz diyenlerde mevcut. O zaman gelin bu konuya birlikte göz atalım.

       Hicri takvime göre yılın birinci ayı olan Muharrem Arapça bir kelimedir. Kelime kökü olarak 'haram'dan türemiş bir kelimedir. Sözcük karşılığı ise; haram olan, yasaklanan anlamına gelmektedir. Araplar İslam öncesi dönemde (cahiliye döneminde) dahi, kabile yaşantısının bencilliklerinden kaçınarak, Arabî ilk ay olan "muharrem" ayında birbirlerine savaş açmak gibi "yasaklanan" fiillerden kaçınır ve uzaklaşırlarmış.

Aşura Günü ise Muharrem ayının onuncu günüdür. İslam inancında bu günde birçok önemli olay meydana geldiğine inanılır ve bu güne kıymet atfedilir. Aşure’nin Arapça'da 10 manasına gelen 'aşara' kelimesinden türemiştir. Sözcüğün Sâmi diller arasında ortak olduğu düşünülmektedir. Aşura, Musevilik inancında da Büyük Kefaret Gün olarak kullanılmıştır.

        AŞURA GÜNÜ'NDE NELER OLDU?

        Hüseyin bin Ali ve beraberindeki 72 kişi hicri 61'de Muharrem'in onuncu gününde (10 Ekim, 680) Kerbelâ'da Yezidi’n ordusunca katledilmiştir,

      Hz. Âdem'in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,

      Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi,

      Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması,

      Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması,

      Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,

      Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,

      Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavun'dan kurtarması,

      Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,

      Hz. İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi.

     Bu olaylar saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir. Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri, İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın bu günde oruç tutmayı tavsiye ettiği, Yahudilere benzememek açısından orucun Aşure günü ile bir gün öncesi veya bir gün sonrası ilâve edilerek tutulması gerektiğine inanılır.

         Alevî inancında Aşûre Günü ve Muharrem Mâtemi

       Alevîlerde, Hüseyin'in Kerbelâ'daki acısı başta olmak üzere On iki İmamlar'ın acılarını anmak ve anlamak için Muharrem Mâtemi tutulur. Muharrem Matemi'nin amacı: Bu türlü acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini ve Alevî öğretisini özümsemektir. Matem süresince bıçağa ve kesici aletlere el sürülmez, kurban kesilmez ve et yenmez. Matem boyunca hiçbir canlıya eziyet edilmez. Kimsenin kalbini kırmamak, dili ile kimseyi incitmemek, kimse hakkında dedikodu yapmamak Mâtem Orucu'nun temel ilkesidir. Sağlığı yerinde olanlar oruç tutarlar. Matemden amaç, kendine eziyet yapmak değil, kötülük ve katliamların bir daha olmaması adına anmak ve unutmamaktır. Kerbelâ katliamında hasta olması nedeniyle İmam Zeynel Abidin'in kurtulması ve Ali'nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah'a şükredilir. Bu nedenle Muharrem mâtemi, aşûre geleneği ile biter. 12 gün orucun ardından Aşûre Günü yapılır. 12 değişik malzemeden oluşan aşûre yenilir ve dağıtılır.

        Aşure, Kamerî ayların ilki olan Muharrem`in onuncu gününe verilen bir isimdir. Âşûre günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Peygamber Medîne`ye geldiği zaman Yahudiler`in Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler: "Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğulları`nı Firavun`un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah`a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız dediler. Hz. Peygamber; "Biz Musa`nın sünnetine sizden daha yakınız, dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. " (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarih, VI, 308, 309) Hz. Âişe`den nakledilen şu hadiste, Allah Resulu`nun Mekke döneminde de aşûre orucu tuttuğu anlaşılır. "Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de aşûre orucu tutardı. Medine`ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, aşûre günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı" (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI, 307, 308). 

      İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm`ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstehap olmuştur. Ayrıca Yahudiler`e benzememek için Muharrem`in 9, 10 ve 11`nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum