Orta Doğu Teknik Üniversitesi ODTÜ’de sürekli devlete karşı terör olayları oluyor. Geçtiğimiz günlerde spor salonunda namaz kılan öğrencilere saldırılmasıyla başlayana olaylar devletin gündemine oturdu. 2012 yılında da benzer olaylar bu Üniversitemizde başlamıştı. İnsanın aklına burası eğitim yuvası mı terör yuvası mı diye gelmiyor değil.
Eğer öğrencilerin ibadet etme özgürlüğü engelleniyorsa… Namaz kılan öğrencilere, “çivili sopalarla” saldırılıyorsa… Gençler, namaz kıldıkları için ölümüne dövülüyorsa… Mescide giden öğrencilerin can güvenliği yoksa… Bu terör değilse, nedir?
Üniversite rektörü, bu teröristlerin sırtını sıvazlıyorsa… Muhalif medya bu “terörü” resmen alkışlıyorsa… Olaylardan, namaz kılan gençleri sorumlu tutuyorsa… ODTÜ rektörü de çıkıp, öğrencilerin basketbol sahasında namaz kıldıkları için olayların çıktığını söylüyorsa… Yani açıkça yalan söylüyorsa. Bu yönetimin, teröre yardım ve yataklık ettiğinin delili değilse nedir?
Üstelik ODTÜ’de bu bir ilk de değil!
Hatırlarsınız… Uzaya uydu fırlatılmasıyla alakalı proje vardı hani… Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle ODTÜ’yü ziyaret etmişti. Peki ODTÜ’lü akademisyenler ne yapmışlardı?
ODTÜ’lü öğrencileri, “Erdoğan’a karşı kin ve düşmanlığa tahrik ederek” gaza getirmişlerdi… Sonra da kışkırttıkları öğrenciler ve üniversiteye sızdırdıkları “tecrübeli” teröristlerle birlikte, ODTÜ’yü savaş alanına çevirmişlerdi.
Ardından Diyarbakır sokaklarına hendekler kazılırken, hevaller üçer-beşer hendeklere gömülürken, dansözlü Cihangir partilerinde keyfeden Sırrı Süreyya Önder ve Proje Selahattin de “derin bir organizasyonla” ODTÜ’yü ziyaret etmişlerdi.
Erdoğan düşmanları, Ortadoğu ihanet projesinin “tek kullanımlık aparatı”, “yan sanayi” proje Selahattin’le, eşcinsel eylemlerde başı çeken Sırrı Süreyya Önder’i ODTÜ’de krallar gibi ağırlamışlar, “Küresel tanrılarının gücü adına” adeta bir HDP mitingi düzenlemişlerdi.
Yok, bu da kesmemişti… İçlerindeki “Erdoğan ateşini” bu da söndüremedi… Hızını alamayan ODTÜ, bu kez de sırtını terör örgütlerine yaslayan Proje Figen Yüksekdağ’ı, “Akademisyenler Barışı Konuşuyor” forumuna “konuşmacı olarak davet etti.”
Yani kısacası derin ODTÜ, Ortadoğu’nun tepesine üşüşen tanrılara, “vatanı”, “milleti”, “toplumun demokratik hak ve hürriyetlerini” kurban etme pahasına, “hizmette kusur etmedi”.
Bakın “Öz yönetim”ci Proje Figen, o konuşmasında ne demişti?
“7 Haziran seçimlerinde HDP’nin bu kadar yüksek bir oy oranına ulaşması, çok güçlü bir isteğin yansımasıdır. Türkiye’de gerçek anlamda bölünme fobisi gibi bir gerçeğin olmadığını göstermiştir. Kürtler diyor ki ‘Biz bölünmek, ayrılmak istemiyoruz. Tam tersine birleşme ve daha güçlü bir zeminde, daha demokratik bir zeminde birleşme taraftarıyız’.”
Yani apaçık “yalan” söylemişti! Apaçık sahtekârlık etmişti! Apaçık, kamuoyunu manipüle etmişti!
Şimdi soruyorum! ODTÜ’nün HDP-PKK’nın “toptan ve perakende” satışından sorumlu yönetiminin, Güneydoğu’yu savaş alanına çeviren HDP-PKK ihanetine yardım ve yataklık etmesi, sadece “kuru bir Erdoğan nefreti” ile izah edilebilir mi?
Namaz kılan öğrencilere çivili sopalarla saldıran, Proje Figen’in “tezgâhından” çıkma teröristleri mazur göstermenin gerekçesi olabilir mi?
Peki, ya OTDÜ yönetiminin, “namaz kılan öğrenciler” üzerinden, ana muhalefet partisi ateşiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalefet etmesi?
İşte ODTÜ, işte ODTÜ faşizmi, işte ODTÜ Vandalizm’i…
Ama bizim mahallede, öteki mahalle kompleksinden geberen sünepeler vardır. “Fırtına kopunca gemiyi ilkin terk eden sıçanlar”… Aydın Doğan medyasına atlayıp, bize çelme takanlar… Böyle olaylarda devekuşu gibi başını kuma gömenler…
Bilderberg kafası yapanlar… Gezi İşgali sürecindeki gibi, LGBT eylemlerindeki gibi öteki mahalleden “aferin almak için” geberen “çukur insanlar”. Bir de onların Bürütüldüklerine rağmen “elif gibi” dimdik duran, “üç-beş inanmış adam” vardır.
Bu “cücelerle” aslanlar gibi mücadele eden dev Erdoğan’lar… Bu kafalara “ayar” çeken Aydın Ünal’lar vardır.
Bazen, bizim mahalledeki “öteki mahalle yalakalarının” gevşekliklerine canım sıkıldığı zaman… Her olayda, öteki mahalleyi hesaba katarak tavır koymalarına, bizim hassasiyetlerimizi “sessize” almalarına asabım bozulduğu zaman… Bu “dava” ruhuna sahip “üç-beş inanmış adamın” varlığı, bana teselli oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Aydın Ünal’ın, ODTÜ tavrı da böyle “kuvvetim ve hızım” oldu işte!
“Bu ülkede namaza uzanan el kırılır” diyen adamların yanındayım ya. Adam gibi adamların, Müslüman gibi Müslümanların tarafındayım ya! “Surda mukaddes bir gedik” açmışız ya. “Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es”.