Sevgili okurlarım biz gazete köşe yazarları her gün sizlerle beraber olmak durumundayız. Bizim ne cenazemiz olur, ne düğünümüz ve nede bayramımız. Her gün sizlerle beraber olmak durumundayız. Yazılarımıza ara vermez her gün okurlarla beraber oluruz. Ne acımızı ve ne de mutluluğumuzu ara vererek paylaşabiliriz. Ama ülke dışına çıkma durumunda kalınca mecburen sizlerden bir süre ayrı kalacağım. Tabi bu çıkışımız ibadet olunca biraz dünya işlerinden uzak kalmak gerekiyor. Önümüzdeki hafta içi Salı günü umreye gideceğim.
Ben birazda Aksaray gündemini takip etmem nedeni ile bundan uzak kalacağım. Birde manevi dünyamıza dalacağımız için dünya işlerinde uzak kalmamız gerekiyor. Ömrümüzün nerede ise tamamı dünya işleri ile meşguliyette geçiyor.
Yıllardır mukaddes topraklara gitme özlemi içinde idim, ama bir türlü kısmet olmamıştı. Tabi bunlar istemekle olmuyor, birde nasip kısmet meselesi. Resulullah efendimizin talebi olduğuna inanıyorum.
Çok istemem rağmen bir türlü bu mukaddes yolculuğa gitmek nasip olmamıştı. İki ay önce içimden bir huzur ve sükûnet geçerek bir anda anlık bir kararla umreye gitmeye karar verdim. Bir saat içinde kimsenin haberi yokken bir araştırma yaptım, Müftülükteki okul arkadaşım ve adaşım Erdoğan beyi aradım ve kararım kesinleşti.
Ertesi günü gidip gerekli işlemleri yaparak paramızı yatırdım. Yani şunu anladım istemekle bazı şeyler olmuyor, kısmetinde seni çekmesi gerekiyor. Sonra ağabeyime durumu ilettim oda bana, “ geç bile kaldın, ama orada da gazetecilik yapma ibadete zaman ayır” dedi. Buda elbette benim için çok öneli bir nasihatti. Ben karar verdiğimde ağabeyimde umreden yeni gelmiş ve bana bilgiler verdi.
Cenabı Mevla’m bütün kardeşlerime mukaddes toprakları nasip etsin. İnanın bunların para pulla alakası yok, yüce Rabbım sizi bir şekilde o topraklara isterse gönderir bir kapıyı açıverir. Yeter ki bunu isteyelim ve talep edelim bir gün ansızın benim gibi karar verirsiniz.
Bazı dostlar bana seçim zamanı neden karar verdin diyenler oldu. Valla seçim benim neyime aday değilim siyasetçi değilim dedim. Hep dünyalık içinde değilmiyiz, ne zaman ayağımızın kayıp kabre gireceğimize garantimiz var mı?
Bir anda düşündüm, dünya işleri Erdoğan biter mi ne zaman bitecek ne zaman birazda ahiretine yöneleceksin diye kendi kendime sordum. Senin hafızlığında, bildiğin dini bilgilerinde kurtarmaz artık biraz kabre hazırlan dedim.
Yüce rabbim isterse inanın çok sıkıntılı ve mutsuzluğunda bile bir anda mutu ve huzurlu edebiliyor. Yeter ki iyi niyet ve güzel kalple istemesini bilelim. Yeter ki ümitli olalım, ümit var olalım gerisi Rabbime aittir. Temiz bir kalple güzel bir duygu ile istemesini bilelim yeter.
Bir talebimizi yüce Rabbım kabul etti ise dünya bir yana olsa hiç önemi ve kıymeti yok. Başkalarının öyle veya böyle demesinin hiç önemi yok. İnsan başkaları için zaten yaşamamalı. İnsan kendisi ve huzuru için yaşamalı ve huzuru mahşere hazırlanmalı.
İnsan kendi kendisinin ahiretini kazanamamış ise başkaları bize hiçbir şekilde ahiret kazandırmaz. Dünya makamı mevkisi zaten kalıcı değil gelip geçicidir. Şöhretin varmış, burada itibarın varmış bunların huzuru mahşerde hiç önemi yok. Önemli olan oraya hazırlık için neler yapıp hazırlandık, rızayı ilahiyi kazanabildik mi önemli olan bu değil mi?
Tabi konu umreden açıldı başka şekilde aktı gitti. Ama ben bunları önce kendi nefsim için söylüyorum. Bir gazeteci olarak memnun ettiklerimizde kırdıklarımızda elbette vardır. Bizi herkesin sevmesi ve alkışlaması meslek gereği zaten çok zor. Belli yaşın insanları olduk, bana ne seçimde adaylar bir şey kazandırır nede siyaset.
Dolayısı ile yıllardır yazdığım yazılar nedeni ile kırdıklarım veya incittiklerim vardır. Herkesten helallik istiyorum haklarını helal etsinler. Dönüşte tekrar görüşmek üzere Allaha emanet olun. Yüce Rabbım herkese bu yüce topraklarda ibadet etmeyi nasip etsin. Amin.