Mübarek Ramazan ayı geliyor, dini istismar ederek dilencilik yapanlar ortaya çıkacak. Müslüman fakirin Zekat ve Fitresine göz dikecekler. Bazı insanlarda reklam olsun diye kendisinden dilenenlere alet olup garibanlar yerine onlara verecek. İşte bu düşüncede olanlar hakiki manada dini bildiklerini tahmin etmiyorum. Bu sadakalar kimlerin hakkı olduğunu çok iyi bilmeliler.
Yüce dinimizi ve Peygamberimizin yaşamını iyi bilmek lazım. Bunları biliyorsak zaten bizim bir şey dememize gerek yok. Hayır ve hasenatımızı gösterişten uzak, önce çevremizdeki garibanlardan başlayarak vermemiz lazım.
Haksızlıklar karşısında menfaatimize olsada olmasa da doğru olanı yapabiliyormuyuz? Garibanın hak ve hukukuna ne kadar riayet ediyoruz? Bunları lafla mı yoksa gerçekten mi yapabiliyoruz? Eğer gerçekten yapabilsen bu gün yer yüzünde mazlum sefil Müslüman olur mu? Haksız yere zalimlerin zulmü içinde ezilen insan kalır mı?
Ben şahsen Yaşar Nuri Öztürk’ünbirçok fikrine karşı olmama rağmen şu cümlesini çok beğenirim: “ Allah ile aldatmak” bunu kitap olarak da yazdı. Müslümanım diye geçinen ve mangalda kül bırakmayan çok insanlar vardır, dini simge ve kendisine siper olarak kullanır ve samimi insanları dolandırırlar. Zekâtın ve sadakanın yeri belli iken kapısından bile geçirilmeyecek yerlere Allah ve Peygamberi alet ederek oraya verdirirler.
Bunun adına Allah ile aldatmak denir ve sahtekârlıktır. Hayır ve hasenatın nereye verileceği bellidir, kimlere verilir kimlere verilmez fıkıh kitaplarımızda apaçık yazılıdır. Be kardeşim açta oraya bir bak bakalım nereye verilir, nereye verilmez gör.
Din kimsenin şahsi malı olmadığı gibi, şahıslarında tekelinde değildir. Ne dernek, ne cemaat, ne tarikat, ne hacı, ne hocanın, ne partilerin, ne de tarikat liderlerinin babasının malı değildir. Okuyup anlayan, onu yaşayan, Kuran ve Sünnete inanan ve onun üzerine yaşayan herkesin malıdır. Bunu yaşayan insanın devleti, ırkı, rengi ne olursa olsun onunda malıdır.
Din kimseye özel inmiş, onun elinde kullanılan bir araç değildir. Dünyaya gelen her insanın hayatına İslam ahlakını, itikadını, yaşamını ve Allaha kulluğunu göstermesi için ona verilmiş bir ilahi emir ve yaşam biçimidir.
Sadece ben Allah ve Peygambere inanıyorum demekle hiçbir şey halledilmiyor. Allah ve Peygambere ne kadar inanırsan inan, itikat ve inancın bozuksa boşa yaşıyorsun demektir. Harama helal, helale de haram diyorsan yandın. Önemli olan haram ve helali bilerek ve itikadını da düzgün tutmakla iyi bir Müslüman olabilirisin.
Eğer haramı haram bilerek yaparsan tövbe eder kurtulursun. Helal dersen Allah korusun ahiretini mahvedersin. İdareciler beytül mala dikkat etmiyor, gereksiz harcama yapıyorsa yüz sefer kendini dindar olarak lanse etsin dursun, boşa ediyordur. Dürüstlük lafla değil icraatta da olmalıdır. Kulunun bilmesi hiç önemli değil yeterki Allah bilsin o razı olsun yeter.
Müslüman dürüst ve yaşamı ile örnek olan bir insan olmalı. Alnını secdeden hiç kaldırma, dürüst değil, itikadın bozuk ve İslam ölçülerinin dışında yaşamın varsa boşa namaz kılıyorsun.
Uzun lafın kısası, Kutlu Doğum haftasını kutlamak lafla olmamalı. Onu yaşayıp hayatımıza ölçü almalıyız, Müslüman becerikli ve halkına ve topluma yararlı olmalıdır. Laf olsun diye bu günler gündeme getirilmeden Kuran ve Sünnet ışığı içinde yaşamalıyız. Yoksa laftan öteye giden bir yaşamımız olur. Onun için Peygamber Efendimizin veda hutbesini iyi okuyup anlamak lazım.
YORUMLAR