Son dönemlerde köyler boşalmaya başladı. Bunun edeni ise yeni nelisin köy hayatını beğenmeyip sosyal hayat özlemi ile şehre göç ediyorlar. Bizim kuşaklar ise şehirde beton duvarlar arasından kaçarak temiz hava, oksijen ve sakin hayatı yaşamak için köylere göç ediyorlar. Şehir stresinden uzak sessiz ve skin hayat yaşamak isteyenlerin sayısı az değil. Gidemeyenler de şehirdeki iş ve ticaretinden dolayı gidemiyor.
Geçen gün K 68 Televizyonu için yörelerimizi tanıyalım diye program çekmek için Çimeli köyümüzde idim. Aşağı yukarı köyümüzde 7-8 saat civarında kalıp burada yaşayan insanlarla sohbet etme imkanı buldum.
Program ortasında sevimli iki yaşlı karı koca ile sohbet ederek onları eski ile yeni dönemi kıyaslamalarını istedim. 80 küsür yaştaki temiz kalpli yöre insanlarımız buradaki yaşamları anlatırken Fadime teyzemizin güzel bir tespiti vardı.
“Oğlum şimdiki yaşam ve hayat eskiye göre çok çok iyi. Eskiden her şey omuz zoru ile yapılırdı. Şimdi yazı yaban işini elini değmeden yapıyorsun. Bahçe işleri zaten bitti, diğerleri ise teknoloji ile yapılıyor.
Bolluk, bereket ve her şey var. Ancak eskiden edep, terbiye ve saygı vardı. Şimdi her şey var güzel ama saygı, edep ve terbiye yok oldu. Herkesin elinde bir telefon, zırt pırt onunla oynuyor. Misafirleri zaten ağırlama gibi bir durum yok.
Hele şehirde yaşayan kadınlar ise misafir çarşıdan aldığı hazır yiyecekle ağırlıyor. Evlenecek kızlar, evleneceği erkek şehre göçerse şartını koşuyor öyle evleniyor. Sonrada ailesi buradan şehre erzak taşıyor.
Köylerde artık şehir oldu, ne istersen var. Temiz hava, oksijen ve sessiz bir ortam bundan daha iyi ne var? Elin ayağın tutuyorsa arazini ekip üç beş damızlık inek beslersen şehirden güzel gelirin olur kimseye de muhtaç olmazsın” dedi.
Sonra akşam kıraathanede vatandaşın bir arada olduğu toplulukla sohbet ettim. Baktım bazı önceden tanıdıklarım emekli olduktan sonra köye yerleşmişler. Neden köye döndüklerini sorduğumda cevap net ve açıktı, “ şehrin stresi, boş oturmak, oksijensiz ve temiz havasız ortamdan kaçık köye yerleştik” diyorlar.
Belli yaşın insanları artık dört beton duvarın arasında sıkılmışlar ve köye kaçmışlar. Bir yaşlımıza kaç saat uyuduğunu sordum, “ ben günlük en fazla 6 saat uyuyorum sabah namazında kalkıyorum ve vücudum çakı gibi. Hele yazın bir serin ortamda 3 saat uyuyayım uyku denen bir problem yaşamıyorum” dedi.
Şehirde oksijen azlığı ile 10 saat uyku uyusanız uykusuzluğunuzu gideremezsiniz. Artık köyden şehre göçmek yerine köylerde yapmak isterseniz her iş ve kazanç var. Artık herkesin altında bir araba var, şehirde sosyal hayat yaşayacaksan gelip yaşar gidersin.
İnanın ben o eskide yaşadığım sobanın gözündeki patates pişirmeyi, yufka ekmeğin kızartılmışını ve yumurta közlemesini çok özlüyorum. Köye gittiğimde istemeye ve yaptırmaya utanıyorum. Bunların ikram edilmesi bana göre kuzu kesmeden önemli.
Kısacası çimeli muhtarı Sayın Mustafa Öztürk iyi ki bizi misafir ederek o yaşlılarımızla bizi tanıştırdı. Sohbet etme imkanına kavuşturdu. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
YORUMLAR