HZ. Mevlana’ya ait olan bu söz aslında gülü koparmaya çalışan veya koparamayıp dedikodusunu yapanların çok olduğu ile ilgili bir cümledir. Meyvelerin olgunu ve güzelleri ağacın en üst tepesinde yetişir. Buna yetişip koparamayanlar ise onu taşla düşürmeye çalışırlar. Zamanımızda kendisine yetişemeyenlerde kendilerini yetiştirmek yerine kıskandıkları kişilerin dedikodularını yaparlar. Dedikodu aslında bir hastalık ve basit kişiliktir.
Herhangi bir kişinin arkasından konuşmak, onun olumsuz yönlerinden bahsetmek dedikodu olarak tanımlanır. Bir diğer adı ise gıybettir. Dedikodu yapmak hem dini inancımız tarafından hem de genel ahlak anlayışımız tarafından hiç hoş karşılanmaz. Dedikodu yapanlar ise sevilmez. Onları sevenler ise, yine dedikodu yapanlardır.
Dedikodu; sinsiliğin, çekemezliğin, kıskançlığın göstergesidir. İnsanlar sevmedikleri kişinin dedikodusunu yapmaktan zevk alırlar. Onların hoş olmayan yönlerinin, hatalarının veya eksiklerinin herkesçe bilinmesini isterler. Kendi eksik kusurlarından habersiz, başka insanların kusurlarını anlatmakla zaman geçirirler. Oysa genel ahlak anlayışımız, birinin bir kusuru, ayıbı varsa, onu rencide etmeden, yüzüne karşı söylememizi gerektirir. İnsanlar kusur örtmekte gece gibi olmalıdır. İnsanların varsa kusurlarını, onu utandırmadan, rencide etmeden, eleştirmeden ve hor görmeden düzeltmeye çalışmalıdır. Dedikoducu insanlar, korkak insanlardır. Çünkü dedikodusunu yaptıkları kişinin yüzüne karşı konuşmaya cesaret edemezler. Onun dedikodusunu yapmakla ona büyük bir zarar verebileceklerini düşünürler. Evet, dedikodu yapmakla, dedikodusunu yaptıkları kişiye zarar veriyorlardır; ancak asıl zararı kendilerine verdiklerinden habersizler.
Dedikodusu yapılan kişi bazen zarar görebilir. Örneğin herhangi bir kişinin dedikodusunu başkasının yanında yaptığımızda; yanında dedikodu yaptığımız kişi, dedikodusunu yaptığımız kişi hakkında yanlış düşünebilir ve ona karşı ön yargılı davranabilir. Birisi bizim yanımızda başka birinin dedikodusunu yapıyorsa, bilinmelidir ki başkasının yanında da bizim dedikodumuzu yapıyordur. Bu nedenle böyle kişileri dikkate almamak, sırlarımızı onlara anlatmamak ve onları dost edinmememiz gerekir.
Dedikodu yapan kişiler insana fazlasıyla zarar verdiğinden bu kişilerden uzak durmakta ve onların bizim aracılığımızla dedikodu yapmasına engel olmakta fayda vardır. Bu kişiler hem bize hem kendimize zarar verirler, aynı zamanda başkaları tarafından da çok fazla sevilmeyen insanlardır. Dedikodu yapmak toplumsal açıdan hoş karşılanmadığı gibi İslam dininde de günah olan davranışlarındandır. Bir insan başkası hakkında düşündüklerini onun yüzüne söylemeli ve hiçbir zaman o kişinin arkasından konuşmamalıdır. Dedikodudan uzak durmak kişinin hem toplumdaki itibarını hem de kendine olan saygısını güçlendirir.
Dedikodu ile ilgili bazı özlü söz ve hadislerle konuyu bitirelim.
“ Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi çarığının içine bak.”
Kızılderili Atasözleri
“Arif olmayanla söz tokuşturma, Bir haber duyunca tez yetiştirme, Aklın ermiyorsa hiç karıştırma, Başına beladan bol bulamazsın.”
“Dünyada en kolay şey dedikodu yapmak en zor şeyse kendini tanımaktır.”
“Dedikodu basit ruhlu insanların eğlencesidir.” Corneille
“Bir kimse kendisinin ne olduğunu bildikten sonra, kendisini bilmeyenlerin onun hakkında söylemekte oldukları sözlerin onun nazarında hiçbir önemi ve etkisi yoktur.” İbn-i Sina
“Kusursuz olsaydık, başkalarının kusurlarını bulup çıkarmaya bu kadar meraklı olmazdık.”
La Rochefaucauld
“Aldırma söylenenlere: Varsın, görenler seni bir ot sansın. Sen gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın.” Mevlana
Resulullah efendimiz buyururlar ki; “Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Ey Cebrail, bunlar da kim? Diye sordum. Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını ( şereflerini ) payimal edenler, ayaklar altına alanlardır.” Ebû Davud
“Sevdiğimiz kişilerle konuşurken öyle konuşmalıyız ki, yarın onlarla dost olduğumuzda söylediklerimizden utanmayalım.” Sadi