30 Eylül günü benim torunun öğretmeni, “deden gelsin de Aksaray tarihi ile ilgili yazdığı eserler var sizlere anlatsın” demiş. Bende gidip gençlerle sohbet ederek onlara Aksaray Tarihi ile ilgili anlatımda bulunup sorularını cevapladım. Tabi gençlerle konuşurken bizim döneme gitmek durumunda kaldım ve bu zamanın çocukları çok şanslı olduğunu düşündüm.
İnanın bu günün çocukları çok şanslı, her dedikleri elleri altında,özel odaları var ders çalışma imkanları yeterli. Kışın ısınma dertleri yok, köyden şehre gelenler için yurtlar hazır. Tabı ufak tefek bu imkanlara sahip olamayanlarda elbet de vardır.
Bizim öğrenciliğimiz inanın o kadar perişan ve kepaze bir vaziyet de olmuştur. Rahmetli babam eğitmen olmasına rağmen beni hafız olsun diye Kuran kursuna gönderdi. Hafız olduk ama ne yapacaktık, yaşımız büyük olmasına rağmen orta okula yazılmalıydım.
Nevşehir’de altı yıl kaldım orada Erzurum’lu Kemal Aktaş hocam vardı. Bana gel seni İmam Hatip Okuluna yazdıralım dedi ve gidip yazıldık. Ama doğru dürüst kalacak yerimiz yoktu, bir arkadaşla kenar mahallelerden bir yer bulup iki göz yer kiraladık.
Yakacağımız yok ve hatta sobamız da yoktu, yan komşu eski bir soba verdi ama içerisinde ne yakacaktık. Akşamları çarşıya gider manavların dışarıda bıraktığı kasaları çalar getirir yakardık. Ama kar ve yağmur yağdığında üzerimiz akardı, her taraftan sular damlardı.
Çok az sobanın ısısı içeriyi ısıtırdı, ama biz üzerimize yorgan örter öyle ders çalışırdık. Kışı bu şekilde geçirirdik, bu arada yiyecek içecek ve sıcak yemek yoktu. İyi hatırlıyorum ki, tavada yıkamadan otuz sefer falan yumurta pişirdiğimizi biliyorum.
Öğleyin okuldan eve gelmezdik, gelsek ne yiyeceğiz. Paramız çıkışmazdı otobüse binemezdik, bir liraya öğleyin karnımızı doyururduk. 75 kuruşa bir simit 25 kuruşa da çay alır öğleyi bu şekilde geçirirdik.
Şimdiki gibi istediğin zaman harçlık bulamazdık, babam bir aylığına 30 lira verir nasıl idare edersen et. Bunun içerisinde ev kirası da vardı. Çeşit çeşit giyeceğimiz bile olmaz, çamaşırımızı suya sokar çıkarır kurutur giyerdik.
Öyle araç falan yok istediğiniz zaman anne ve babanıza gelip gidemezsiniz. 15 tatilde memlekete gelirdik, ama bizim köyün arabaları sadece Aksaray’a gelir giderdi. Saat birden sonra Nevşehir yoluna inseniz de araç bulamazdınız.
Kış mevsiminde Aksaray’dan gelen araca yetişirseniz yetiştiniz, yoksa adam boyu o dönem kar olurdu yaya olarak 10 km. yeri yaya olarak gideceksiniz. Zaten ortaokul talebesisiniz, hadi o karda sizi kurt yese ve karda donsanız ne olacak tam bir sıkıntı idi.
Böyle bir zamanda okumaya çalıştık ve sıkıntılı bir gün geçirdik. Dolayısı ile herkesin çocuğunu okutmaya cesaret edemediği bir dönemde bizim gibi ufak tefek kesim çocuklarını okutmaya çalışırdı.
İnanın sırtımızda çantamız bile yoktu, hemde kitaplarımıza çekecek yüz bulamazdık. Okula elimizde kitaplarla gider gelirdik, kalem ve silgilerimiz cebimizde olurdu. Kalem kırılsa sınıfta kalem traşı olan arar kalemlerimizi açardık.
Daha çok konu var ama ben bazılarını yazdım, şimdiki öğrencilerimiz ile kıyasladığımda inanın şimdiki gençler çok şanslı. İstedikleri her şey elleri altında, böyle bir ortamda okumamaları çok ayıp. Bu şansları değerlendirip hayatlarına yeni gelecekleri hazırlamalılar. Bunları değerlendirip bu rahatlık içerisinde mutlaka başarılı olmalılar. Bizim gibi okusalar kaç kişi okurdu?
YORUMLAR