Biz gazeteciler zaman zaman ülkede neler olup bittiğini sık sık okumaya çalışırız. Nette gezerken bir hanımın nette anketçiler ile yaptığı söyleşiyi uzun uzun okudum. Burada yapılan söyleşilerde siyasi partilerin durumlarının dışında halkın genel yaşam ve düşünceleri de ele alınmış. Asıl benim dikkatimi çeken siyasi partilerin dışında halkın durumu beni yakından ilgilendirdi. Bende zaman zaman aynı şeyleri düşünüyordum ve hatta bazı arkadaşlarla paylaşıyordum.
Burada partilere oy veren vatandaşların yâda partideki insanların ne kadar muhafazakâr ve dindar olduğu ile ilgili bölümler dikkat çekici idi. Muhafazakâr ve dindar görünen partilere gerçekten dindarlar ve muhafazakârlar mı oy veriyor? Yada parti taraftarlarını oy verdiği partiye göre mi değerlendiriyoruz? Günümüzde evet insanları oy verdiği partiye göre değerlendirip muhafazakâr yâda dindarlık ölçüsü koyuyoruz. Tıpkı Cumhuriyetçiliği günümüz partilerine göre değerlendirdiğimiz gibi.
12 Eylül öncesi sağcı solcu vardı şimdi bunların adı muhafazakâr ve sosyal demokrat oldu. Muhafazakârlık bir dindarlık değildir. Sosyal demokratlıkta dinsizlik değildir.
Araştırma şirketinin birisinin genel müdürü diyor ki; “ bugün AK Parti’de yönetici durumunda olanların bile bir kısmı namaz kılmıyor, hatta cumaya gitmeyenler var. Partilere göre insanların dindarlık ölçüsü tespit edilmemeli. Ak Parti tüzüğüne tamamen ters olup da orada yer alan insanlar var. İktidar partisi ile ters düşmeyeyim diyenler ile iktidarın nimetinden faydalanmayı hedefleyenler de var. Bu gurup dünde böyle idi bugünde böyle, kim iktidar olursa orada görmeniz mümkün.
Bu gurubun ne ideolojisi var nede bir fikri düşüncesi. Yarın iktidara alternatif bir oluşum görsünler bu kesimi orada görürsünüz. Gemiyi ilk terk eden onlar olur, hatta Ak Parti bunu bakan düzeyinde bile yaşadı, gemiyi terk edenler oldu. Bunları muhafazakâr yâda dindar olarak algılamak çok yanlış” diyor. (Başeskioğlu, Günay ve Erkan Mumcu gibi)
O zaman partilerin ne kadar dindar olup olmadığı ile ilgili siyaset ölçü değil. Ama genel olarak muhafazakâr ve dindarların tercih ettiği Ak Partinin bir mozaik olduğu bir gerçek. Sayın Başkan parti yönetiminde çok fazla değişiklik yapmadığını tenkit edenler böyle bir parti içinde gemiyi sahile sağ salim çıkarmayı hedefleyerek A takımını kendisi seçiyordu. Hafif bir rüzgârda gemiden düşecek yâda gemiyi terk edecekler yerine batsak da batmasak da beraber gideceğiz dediği kişilerle yola devam ediyordu. Bunların dışında gemide devam edeceği insan yok mu var onları da mutfakta kullanıyordu. Ama bu gün bakıyoruz A takımı da yok, dindar dediklerimizde tasfiye edilmiş.
Yani particilikle ne milliyetçilik, ne solculuk ve nede dindarlık olur. Parti bir tercih ve benimseme meselesidir. Hatta bir şirket müdürü bazı dindarların AK Parti’ye de oy vermediğini, ABD ile olan zıtlaşma veya daha önce yakınlaşmaya kızdıklarını, bundan dolayı sandığa gitmediklerini söyleyenler var diyor. Sandığa gitmeyenlerin çoğunluğunun bu kesim olduğu söyleniyor, ama başka partilere de oy vermediklerini söylüyor.
Bir zamanlar insanlar birbirlerini tuttuğu partiye göre değerlendirirlerdi. Hani bizim partinin sarhoşları da kaliteli hesabından. Gençliğimde yaşadığım bir olay, bir okul arkadaşım hafız olmama rağmen siyasi düşüncesini tasvip etmediğim için bana mason demişti. Biz tartışırken yeni alkol alıp gelen ve sürekli alkol aldığını bildiğimiz başka bir arkadaş geldi. O sırada bana mason diyen arkadaşa, “senin partini tutuyorum” deyince bana aynen dediğini söylüyorum, “ bu sarhoş bile senden iyi” demişti. Siyasetin insanları ne duruma getirdiğini siz düşünün, ama onun kendi çizgisine de sonradan ihanet ederek gemiyi menfaat uğruna terk ettiğini söyleyebilirim.
Yapılan ankette aşırı dindarlığın etkisinin azaldığını ve hatta oruç tutanların ve beş vakit namaz kılanların azaldığı vurgulanıyor. Yani bir nevi modern Müslümanlık öne geçmiş vaziyette. Namaz kılmadan da muhafazakâr ve dindarlığın yavaş yavaş öne çıktığı görülüyor.
Dün cumhuriyet elden gidiyor diye yaygara koparanlar hiç korkmasınlar. AK Parti onlardan daha cumhuriyetçi, orada hocada var, ara sıra tek tek atan seçmende var. Hiçbir partinin tüzüğünde şeriat getireceğiz ibaresi yok. Cumhuriyeti yok edelim diyende yok, sadece modern muhafazakârlık biraz daha önde. Muhafazakârlık da zaten dindarlık değil, manevi düşüncelere saygılı ve o düşünceleri benimsemek zaman zamanda yaşamaktır. Öyleyse dindarlığın ölçüsü particilik değil. siyaset hizmet için bir araçtır, inançlara ne kadar hizmet ettiği ölçü olmalıdır. particiliği dini esas gibi görmemek lazım..
YORUMLAR