-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Su hayattır hoyratça kullanmayalım

17 Ağustos 2016 - 09:16

Geçtiğimiz hafta sonu köye gitmiştim bizim bahçedeki sebzeler kurumaya başlamış. Nedeni kuyu suyu tükenmiş, su için biraz daha derinlere sondaj gerekiyor. Aynı şekilde çeşmelerde de sular damla ile akıyor. Devletimizin yeni vurduğu sondajdan su gelmesi bekleniyor. Burada şunu söylemek istiyorum. Bırakın tarım arazilerini sulamayı nerede ise içme suyunu bulamayacak duruma geldik. Nedeni ise suyun hoyratça kullanılması. Çöl bölgesine gitseniz yine aynı sıkıntı mevcut. Zaten ilimiz en az yağış alan illerden birisi. Geçtiğimiz günlerde Koçaş bölgesinden geçiyorum insanlar hala vahşi bir şekilde sulama yaparak suyu hoyratça kullanıyor.

Artık bunun önüne geçilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Neden hala damlama ve fıskiye ile sulama yapmayız? Adam kurmuş motoru harıl harıl arazi suluyor. Bu hoyratlığı kim engeller kim bakar anlamadım. İlgililer çıkıp araziyi gezmezler mi? Bu insanlara kimse bir şey demez mi? Gelin suyun neden önemli olduğuna birlikte göz atalım. 

Bütün canlılara hayat veren su, hava(oksijen) ve güneş olduğunu biliyoruz.

Bunlardan suyun önemini ve gelecekte muhtemelen karşılaşacağımız en büyük tehlikelerden birinin susuzluk olduğunu biliyor muyuz?

Yapılan araştırmalara dayanarak konuyla ilgili insanoğlunu gelecekte bekleyen bazı bilgileri paylaşalım. SUSUZLUK kısacası susuz olma durumu, kuraklık, susamış olmak gibi açıklayabiliriz. BİLİYOR MUYUZ; vücudumuzun%60'ı su, beynimizin %70'şi su kanımızın %80'ni sudur. İnsanoğlu hiç bir şey yemeden neredeyse bir ay yaşayabileceği halde, vücudumuz susuzluğa bir hafta dahi dayanamaz. Milyarlarca yıl önce dünyada var olan su bu gün hala var.

Bu sular gezegenimizin büyük bölümünü kaplıyor vücudumuzda taşıdığımız su ile dünyayı kaplayan su oranı neredeyse doğru orantılıdır. Ancak ve gerçek dünyadaki bu kadar suyun %3'ü temiz ve içilebilir durumda.

Ayrıca dünyanın büyük bir bölümü de buzlarla kaplı. Şu anda temiz içilebilir suların ancak %1'ne ulaşabiliyoruz. Başka bir açıdan yeryüzündeki bütün suların %0,007'sinden az bir kısmını içebiliyoruz.

Evimize giren temiz suların 1/4'nü tuvalet sifonu için kullanıyoruz. Bir defa sifon çekmede 10 litre suyu harcıyor, bir kez çamaşır yıkamak için 37 litre, on dakikalık bir duş için 132 litre, musluğu kapamadan diş fırçalamak için 15 litre su harcıyoruz.

Musluk kapalıyken bir litre su harcıyoruz. Gelecekte büyük bir su sıkıntısı insanoğlunu bekliyor. Su kaynaklarımız tehlikede,20. yüzyılda dünya nüfusu 3 katına çıktı, buna paralel olarak su kullanımı 6 kat arttı. Bu yüzyılın ortasında 3 milyar daha insan nüfusa eklenecek.

Günümüzde birçok bebek su sıkıntısı çeken ülkelerde dünyaya gözlerini açacak. Bu su kullanımı açısından ne anlama geldiğini tahmin etmek gerek. Dolayısı ile suya hasret kalma durumuna doğru gidiyoruz. Suyla ilgili bir hikâye ile konuyu noktalayalım.

Bir zaman gelmiş ve kaplumbağalar ülkesinde su tükenmiş. Ne yapıcaz diye düşünürken aralarında en yaşlı, en bilgin olanı demiş ki:

“Şu dağı görüyormusunuz? O dağın arkasında büyük bir göl var.”

Ee, koca dağı hepsi birden aşamazlar. Aralarında çok yaşlı olanlarda var. Bunun üzerine oraya gidip su getirmeleri için en genç 2 kaplumbağa seçilmiş.

Genç kaplumbağalar 25 yıl sonra göle ulaşmışlar. Çok demeyin. Ancak çıkmışlar dağı. Hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar. Bir de fark etmişler ki suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unutmuşlar. Kaplumbağalardan biri;

“Ee nabıcas şimdii? Birimizin gidip kap alması lazım. Diğerimiz de burada beklesin ki kimse gelip içmesin sudan! En iyisi sen git!”

“Olmaz… Ben gidicem sen ya suyu içersen? O zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz

susuzluktan!”

“Yok, valla bak yemin ederim ağzımı sürmiiycem. Sen git al gel kabı beklicem. Söz veriyorum.”

Bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış. Orada kalan da beklemeye başlamış.

Aradan 30 yıl geçmiş. 40 yıl. 50 yıl. Sonunda bekleyen kaplumbağa bu böyle olmayacak demiş. Galiba gelmeyecek bu. Köydekiler de öldü herhalde susuzluktan. En iyisi ben biraz su içeyim de bari ben hayatta kalayım. Kaplumbağaların soyu devam etsin. Tam eğmiş kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş.

“Bak böyle yaparsan gitmem amaaa!

Valla kaplumbağa hesabı birimiz suyu hoyratça kullanıp başkalarını düşünmüyoruz. Ama suzusluktan dem vuruyoruz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum