İki gündür terörle ilgili yazdığım yazılar sonucu bir gerçeği görme imkanı buldum. Yazılarıma net üzerinden yorum yapan bazı geri zekalılar hala siyaset yapıyorlar. Ülke meselesinde ve tehlikede bile vatan birliğini bir tarafa koyup terör üzerinden siyaset yapanları görmek beni ziyadesi ile üzmüştür. Ben bu düşünceye densizlik demekten kendimi alamıyorum. Hatta ülkemize gelen Suriyeli vatandaşların üzerinden siyaset yapanlar olduğunu da belirtmek isterim.
Bu ne demek biliyormusunuz ülke ne duruma gelirse gelsin ama benim siyasi görüşüm yoksa isterse ülke kaosa gitsin demek. Siyasi partiler bulunur kurulur, ama ülke ne kurulur nede bulunur. Allah göstermesin Suriyeliler ülkemize sığındılar, peki onların durumuna düşsek biz nereye sığınacağız? Hangi ülke bize kucak açıp misafir edecek?
Ülkede siyaset yapma ve tarafgirlik yapmanın zamanı değildir. Çıkın sokağa vatandaşı bir dinleyin siyaset mi düşünüyor ülkesinde huzur ve refah mı düşünüyor? Adamın Tayyip Erdoğan herhalde rüyasına giriyor ki, Tayyip düşmanlığı ruhuna işlemiş. Tayyip yapıyorsa bu yapılan ülkenin sağlam yapısı içinde olsa doğru değil düşüncesinde olmak vatanseverlik değildir.
Şuanda âcizane benim görüşüm iktidarda sevmediğim tasvip etmediğim hangi iktidar olursa olsun vatanım için devletimin yanında olmak durumundayım. Çünkü yaşayacak ve gidecek başka ülkem yoktur. Ben vatanımın taşına toprağına kurban olurum. Vatanımın birliği ve beraberliği sekteye uğramasın, birliğimiz ve beraberliğimiz bozulması, el ele gönül gönüle olalım. Siyaseti, mezhebi, ırkı, fikri düşünce şuanda bitmeli birlik olma zamanıdır.
Aynı vatanda yaşayan, yani aralarında vatan birliği olan insanların, başka bağlar yanında sadece vatan bağı sebebiyle bile birbirlerine muhabbet etmeleri, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaları mümkündür. Çünkü aynı vatan toprakları üzerinde yaşamış olmak önemli bir bağdır. O topraklarda yaşayan insanların arasında acıda, elemde, kederde, sevinçte kader birliği vardır.
Bediüzzaman, "Hâlıkları bir, Rezzakları bir, peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir, bir, bir, bir. binler kadar bir, bir..." diyerek sıraladığı birlik bağları arasında 'vatan'ı da saymıştır. Aynı vatanda yaşayan, yani aralarında vatan birliği olan insanların, başka bağlar yanında, sadece vatan bağı sebebiyle bile birbirlerine muhabbet etmeleri, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaları mümkündür. Çünkü aynı vatan toprakları üzerinde yaşamış olmak önemli bir bağdır. O topraklarda yaşayan insanların arasında acıda, elemde, kederde, sevinçte kader birliği vardır. Aralarında alış veriş yapma, aile bağları kurma, komşuluk, işbirliği ve işbölümü içerisinde birlikte çalışma, güzel eserler vücuda getirme, ortak başarılara imza atma olgusu vardır.
Bu çalışmanın yapıldığı tarihe rastlayan bugünde, tarihe altın sayfalarla yazılmış eşsiz bir destan olan "Çanakkale Zaferi"ne atılan imzada ana dili, etnik kökeni değişik olmasına rağmen, yüz binlerce gazi ve şehit vatan evlâdının izi bulunmaktadır. Bu, milletimizin gönlünde yer eden, “Vatan sevgisi imandandır” inancının tezahürüdür. İmandaki zayıflamanın, vatan sevgisi ve vatana bağlılığı da zayıflattığı bilinen bir gerçektir.
Bediüzzaman, devletin ve milletin hayatını ve varlığını muhafaza ettiren, Kur'ân'dan gelen: “Ben ölürsem şehidim, öldürsem gaziyim” fikri olduğunu, bu fikirle devletin ordusundaki askerin ölümü gülerek karşıladığını söyler ve “Askerin ruhunda böyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek başka hangi şey gösterilebilir? Hangi hamiyet onun yerine ikâme edilebilir ve hayatını ve bütün dünyasını severek ona fedâ ettirebilir?” diye sorar. İşte askeri böyle bir fedâkârlığa götürecek manevî ruh çökertildiği takdirde, sonucun ne olabileceğini düşünmek bile, hepimizi derin endişeye sevk edecek vahim bir olgudur.
Din birliği, vatan sınırlarını da aşan geniş bir bağdır. Kurtuluş Savaşında Pakistan, Afganistan gibi dünyanın bize çok uzak yerlerinden yardımların gelmesinde bu bağ önemli rol oynamıştır. Müslüman bir ülke, bir felâkete uğradığında, dinî bağlar sebebiyle tüm dünya Müslümanları o olaydan etkilenirler ve ellerinden gelen yardımı yaparlar. Bu manevî bağları zayıflatarak milletimizi böylesine önemli bir destekten yoksun bırakmanın, kimlerin işine yarayacağını kestirmek zor olmasa gerektir. Aynı şekilde dünyanın herhangi bir yerindeki Müslüman bir ülkenin başına bir felâket geldiğinde, diğer Müslümanların ona yardımda bulunması, hem adalet ve hakkaniyete uygundur, hem de bu durum dünya barışına olumlu bir katkıdır.
Son dönemlerde daha çok bağlılık ve beraberliğe ihtiyacımız var. Tahriklere kapılmadan devletimizin yanında yer alarak bu felaket ve terörün üstesinden gelmeliyiz. Kafamızdaki düşünceleri ülkemizin bu sıkıntıları atlattıktan sonra düşünüp harekete geçirin şuanda siyasi tarafgirlik zamanı değil.