Eskiden hep şuna inanırdık, demokratik bir ülkedeyiz demokrasi ne güzel diye hayıflanırdık. Halbuki demokrasinin adı var kendisinin yok olduğunu göremezdik. Demokrasi aslında belli bir azınlığa var asıl sahiplerine yoktu. Şimdi tam demokrasiyi istediğimiz gibi yaşayabiliyor muyuz? Yaşıyoruz demek çok zor olsa gerek. Efendim insanlar kendi kendisini yönetiyor diye sevinirsek. Demokrasi nerede dersem, hala darbe döneminin 1980 anayasası ile idare edilmemizin neresi demokrasi?
Bundan 11 yıl önce bir siyasimizle sohbet ederken, “neden şunları şunları yapmıyorsunuz” dediğimde. Bana şunları söylemişti, “ evet çok doğrusunuz seçilmek bir şey ifade etmiyor. İktidar olmuş olabiliriz ama muktedir değiliz” demişti.
Aradan geçen yıllar içerisinde bu sözün ne kadar haklı olduğunu anlamış olduk. Demokrasi denen kendi kendimizi idareyi yeni yeni öğrenmeye başladık. Bu yeterli mi kesinlikle yeterli değil. Tüm meclisteki siyasi partiler bir araya gelerek 1980 anayasasını sivil bir anayasa yaparak değiştirmeliler. Bu konuda bütün siyasi partiler elini taşın altına koymalılar.
Bundan 10 yıl önce her gün Anayasa Başkanını, Yargıtay Başsavcısını, YÖK Başkanını, Genelkurmay Başkanını ve bazı yargı organ idarecilerini televizyonda görmeyen var mıydı? Devletin tepesine seçtiklerimiz yerine her gün ekranlarda atanmışları seyretmiyor muyduk?
O dönemlerde bahse konu olan idarecilerimizin adını ezberleyip bilmeyen var mı? Peki şimdi Genelkurmay Başkanını, YÖK Başkanını, Anayasa Başkanını ve Yargıtay Başsavcısının adını ezberleyebilen var mı? Her gün televizyon ekranlarında gören var mı?
Neydi bu baskı ve korku demokrasisi anlayan var mı? Anlayamayız, onlar için mükemmel demokrasi vardı asıl demokrasini sahiplerinin demokratik hakları yoktu.
Oğlunu orduya veren başörtülü ve şalvarlı bir Fatma nine garnizona bu haliyle girebiliyor muydu? Devletin milli ve tarihini kutladığı bir organizeye bu haliyle girebiliyor muydu? Girip göğsünü gere gere oturan varsa bana söylesin.
Takmışız bir Beyaz saraya takıntısı, sanki adam tapusunu alıp giderken evine götürecek. Geçen bir haberde izliyorum bu saraya çağrılıp konuk edilen muhtarlardan, şapkalısı da, şapkalısızı da ve kafasında takkesi ile oturanlarda vardı, nereden nereye gelmişiz beyler.
Demokratik bir ülkede meclise giren bir başörtülü bayanı yemin ettirmeyip meclisten çıkaran bu demokratik meclis değil mi? Askeri okulda okuyan ya da askerlikte yemin töreni yapan oğlunu ziyaret için giden şalvarlı ve başörtülü nineyi içeriye almayan bu demokratik gördüğümüz sistem değilmiydi?
Nerede bir başörtülü ve sakallı görsek irtica yaygarası yapan bu toplumun demokratik siyasileri ve idarecileri değilmiydi? Allah aşkına nerede şu irtica ve demokrasi baltalama anlayışı var mı hiç? Hani irtica vardı, irtica hortluyordu?
Okuluna, dairesine, çalıştığı kurumuna, Meclise, Ah saraya, mahkeme hakimliği koltuğuna ve her yere başörtüsü ile rahat giren bacılarımızın hangisi irtica hortlatıyor?
28 Şubat sürecinde nerede ise insanlar camiye gitmekten korkar olmuştu. Namazını kılan mütedeyyin Müslümanları fişleyenler şimdi korku yaşıyorlar mı? Evet yaşıyorlar, namaz kılanlardan değil, insanların yaşam hürriyetini kısıtlamalarından dolayı.
İşte uzun adam sayesinde 10 yılda ancak yarı demokrasiyi görebildik. Demokrasiyi kendileri için hak görenlerin ne kadar demokrasiden uzak bizi yönettiklerini görmüş olduk.
Onların asıl amaçları toplumu demokrasiyle yaşıyormuş gibi demokrasinin D’sini göstermeden kendileri için yaşadıklarını şimdi daha iyi görmeye başladık. Mutlu azınlığın demokrasiyi kendileri için kullandıklarını halkı sindirdiklerini gördük. Yeter mi bu yetmez ancak 1980 anayasasını değiştirmekle tam demokrasiye kavuşuruz.