Ramazan ayı başında “ Müslüman Dilencilik Yapmaz” başlığı ile bir yazı kaleme almıştım. Ne hikmetse yine zekât hırsızları ortaya çıkarak hak etmedikleri halde Zekât topluyorlarmış. Bizim saf Müslüman da buna inanarak ikna olup zekâtını hak etmeyenlere veriyormuş. Dün bir dostum aradı yeminle söyledi, “keşke şu akılsızlarda senin yazını benim tiryaki olduğum gibi okusalar da yanlışa düşmeseler” dedi. Evet, konu yine zekât konusu idi, benden rica etti o yazımı tekrar yayınlamamı istedi bende kendisini kırmayarak Ramazanın sonuna doğru tekrar paylaşıyorum belki uyanırlar.
Yazımın başlığını görünce es geçmeden okursanız bana hak vereceksiniz. Bana hak vermeyenlerde olursa düşündükleri gibi yazmadığım veya kendilerine uygun görmediği için beni haksız bulacaklardır. Ancak kafası yıkanmamış, bağnaz düşünmeyen, kitap, sünnet ve icma ümmet üzerine hayat tarzı düşünenler bana hak vereceklerdir. Evet, bir Müslüman dilencilik yaparak el açmaz veya himmet adı altında para toplamaz.
Malumunuz on gün sonra Ramazan geliyor ve himmetçiler ortaya çıkarak yine dilenecekler. Neyi dilenecekler fakir ve fukaranın hakkı olan Zekât ve fitre toplamaya çıkacaklar. Hatta bazı cemaat ve cemiyete mensup kişilerde esnaf esnaf dolaşacaklar.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, zekât verecek kişiler zekâtlarını verirken çok iyi düşünmeliler. Ellerine fıkıh kitaplarını alıp kimlere zekât verilip verilmeyeceğini iyi okumalılar. Yoksa verdikleri zekâtların hiçbir hükmü olmayacaktır. Hatır için, tanıdıkları kırmayım diye zekât vermeliler. Zekâtın nereye verileceğini bir Müslüman bilmelidir ve Müslüman zekât verilmeyecek yere zekât toplamamalı.
Ben size kısaca zekât nereye verilir nereye verilmez bunu öz olarak hatırlatayım.
Ana-babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya zekât vermek daha çok sevap olur.
İddet beklemekte olan boşanmış zevcesine de veremez. Çünkü buna vereceği zekâtın yararı kısmen de olsa kendisine ait bulunmuş olur. Oysa bu yarar, tamamen kendisinden kesilmiş bulunmalıdır.
Hayır kurumlarına (medrese, Kur’ân kursu veya vakıflara), cami, mescit, yol, köprü gibi temlik bulunmayan şeylerin inşâ ve tâmirine zekât verilmez. Hayır işlerine zekât verilemezse de, zekât alan bir fakir, almış olduğu bu parayı yol, cami, köprü ve çeşme gibi hayır işlerine harcayabilir. Bunda zekât veren de, harcayan fakir de sevap kazanır.
Buralara zekât olarak verilen paralar bir fakire temlik edildikten sonra, o fakirin de kendi gönül rızâsıyla, herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın bu parayı o kuruma veya vakfa hibe (hediye) etmesiyle birlikte orada bulunan talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edilebilir.
Zekâtı, malın bulunduğu yerdeki fakirlere vermelidir. Yılsonunda başka memleketlerdeki fakirlere gönderilmesi mekruhtur. Ancak kendilerine zekât gönderilecek kimseler, akraba iseler veya malın bulunduğu yerdeki fakirlerden daha muhtaç iseler, o zaman uzakta olan bu gibilere gönderilmesinde kerahet olmaz.
Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine, ana baba, evlat gibi yakına veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir.
Zekâtta salih akrabayı tercih etmeli, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz.
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli.
Zekât ve sadakanın nasıl verileceğini fıkıh kitaplarımızdan aldığım şekli ile özet olarak yukarda yazdım. Tüm bunlara rağmen yok vakıftı, cami idi, Kur’an kursu idi, falan cemaatdı, şu inşattı veya şu okula idi şeklinde zekât verilmez.
Eğer Kur’an tahsili yapan fakir yavrular varsa sadece bunların ihtiyaçlarını karşılamak maksadı ile şahıslara verilebilir.
Son dönemlerde himmet adı altında toplanan zekât ve hayır paralarının nerelere gittiğini hep birlikte gördük. Komşusunun ve akrabasının yiyecek ekmeği yok iken başka türlü zekât ve hayır vermek boşa vermekten başka bir şey değildir. Bundan sevap beklemek boş hayalden başka değildir.
Dini duygu ve düşünce ile yarın karşınıza gelenler olacaktır. Bunları iyi seçmek ve tahlil etmek lazımdır. Kimse dini duyguları kullanarak dilencilik yapmasın. Zekât verenlerde Müslüman olduğuna göre bu konuda hassas davranmaları gerekmektedir.
YORUMLAR