Zulme hiçbir zaman rıza gösterilmez, hele bu Müslümanlar için yapılıyorsa hiç gösterilmez. Bana değmeyen yılan bin yaşasın şeklinde bir Müslüman düşünmez. Asırlardır Peygamber ülkesi olan ve kendisi arap olan peygamberin soyunun siyah olması nedeniyle İslam düşmanları onları bize kötülediler. Hatta daha ileri gidip köpeklere bile bile arap diye lakap taktılar. Bu Müslümanlar arasında bir zulümdü.
Sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz. (Hud, 11/113)
O halde gelin hep beraber Rabbimizin bu sözünü biraz anlamaya çalışmakla birlikte, hep beraber düşünmeye her zamandan daha çok ihtiyacımız olduğunu, her aklı başında olan tasdik edecektir.
Zira Dünyayı ateşe veren zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla veya alet olmakla, vazife-i kudsiyemiz zararına –dünyaya geliş gaye ve amacımız olan Rabbimizi tanımaya çalışmak ve O’na kulluk edip ibadet etmek– ahiret hayatına çalışmaya fütur verip, ekseriya insanların fikirlerini bulandırmak suretiyle nazarını tümüyle dünyaya döndürmüştür.
Bu ayet sadece zulmedenleri değil, zulme alet olanı, taraftar olanı hatta az bir meyil ile muhabbet gösterenleri bile içine almaktadır.
Çünkü “küfre razı olmak küfür olduğu gibi, zulme razı olmak da zulümdür. “ Dalalete, yalana, günaha, harama, kul hakkının ihlaline taraftar olmak dalalettir, büyük günahlardandır.
Bediüzzaman Hazretleri, umumî musibetlerin, çoğunluğun hatasından ileri gelmesi yönüyle; insanların birçoğunun zâlim insanların yaptıklarına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla, manen onların zulümlerine ortak olacağını ve bu nedenle de musibet ve belaların herkese gelebileceğini ifade eder.(bk. Sözler, On Dördüncü Söz’ün Zeyli)
Şu halde üç şekilde zulümlere manen iştirak etmek mümkün oluyor;
1. Zalimin zulmüne “iltihak” etmek demek, söz konusu zulüm cephesinde belli bir görev üstlenmektir.
2. “İltizam”da bir görev üstlenmemekle birlikte, kalben muhabbet etmek suretiyle o cepheyi desteklemek söz konusudur.
3“Fiilen”, kelimesi iltihaka benzerse de ondan daha geri bir konumdadır.
Mesela, ne maksatla olursa olsun, zındıka komiteleri ve fitne hareketlerinin yayın organlarının taşıyıcılığını yapmak yahut en azından o yayınlara para vermekle maddeten onları desteklemek de zulme fiilen iştirak demektir.
Demek ki, bir Müslüman hem zulmetmeyecek hem de zalimden ve onun zulmünden razı olmayacak, yaptığı zulmü övmeyecek, taraftar olmayacak ve zulmünün propagandasını yapmak suretiyle yayılmasına asla katkı sağlamayacaktır. Yoksa onun zulmüne meyletmiş olacağından zulmüne ortak olur.
Öyleyse, her Müslüman’ın; zalimane günahların hangi çeşidi olursa olsun, rıza göstermemek, itaat etmemek, muhabbet etmemek, onlara muvafakat etmemek, dostluk ve arkadaşlıkta bulunmamak, destek olmamak, taraftar olmamak, yaltaklık yapmamak, onları savunmamak gibi görevleri vardır.
Ayette zulme meyletmenin bile bu kadar dehşetli olduğu dikkatlere sunulmaktadır. Zulmün en hafifi bile böyle olursa, en büyüğünden ne derece şiddetle kaçmak gerektiğine de bir ima vardır.
Beyzâvî ayette geçen “rükün” kelimesinin “az eğilmek” olduğunu ifade eder. Yani onlara doğru az bir şekilde dahi olsa yakınlık göstermeyin, demektir.
Âlimler, burada yasaklanan şey, zalimlerin üzerinde bulundukları zulme rıza göstermek, onların bu işini iyi görmek, hem kendileri hem başkalarına onun güzel olduğunu göstermek ve buna benzer şeylerde onlara katılmaktır.
Alimler zulmü üç kısım halinde incelemişlerdir: İnsanla Allah arasındaki zulüm. Bunun en büyüğü, inkâr, şirk ve nifaktır. “Şüphesiz ki, şirk (Allah’a ortak koşmak) büyük bir zulümdür!” (Lokman, 31/13) ayetinde buna dikkat çekilmiştir. Yüce Allah`ın varlığını, birliğini inkâr etmek zulüm olduğu gibi, imân esaslarından herhangi birini inkar etmek de zulüm ve küfürdür.
İnsanlar arasındaki zulüm. Bu da, insanların kendi hemcinslerine karşı işledikleri suçlar, günahlar ve haksızlıklardır. Zaten zulüm denince ilk olarak akla insanların birbirlerine karşı olan hareketlerindeki yanlış, kötü ve zararlı davranışları(kul hakkı) zulüm olarak tanıtılmış, bunların işlenmemesi istenmiş ve işleyenler zalim olarak ifade edilmiştir.
YORUMLAR