-
MESUT AVERBEK

MESUT AVERBEK


GÜNÜMÜZ ÂLİMLERİ -1

16 Ocak 2025 - 18:17

Kuran ve Sünnet bizim anayasamızdır. Kuran ve sünnetin kesin olan naslarına karşılık tavrımız sorgulamak ve mantık süzgecinden geçirmek değil, İşittik ve İtaat ettik demek olmalıdır. Geriye kalan tüm konularda ise aklımıza takılan her soruyu sorabilmeliyiz. Çünkü Kur’an’ı Kerim’de yer alan birçok ayet bizlere aklımızı kullanmayı, çevremizi gözlemlemeyi ve sorular sormayı emrediyor [1]. Bu konuya efendimizin hayatından bazı örnekler verecek olursak; Bedir Savaşı’ndan önce efendimiz İslam ordusunu Bedir kuyularının önünde konuşlandırmak istiyordu. Sahabeden Hubab b. Münzir:

— Ya Resullah orduyu buraya yerleştirmek sizin fikriniz mi yoksa Allah’ın emri mi? diye sordu.

Efendimizden benim fikrim diye cevap gelince, Orduyu kuyuların arkasına yerleştirmenin daha doğru olacağını söyleyip orduyu Bedir kuyularının arkasına konuşlandırdı. Efendimiz Uhud Savaşı’ndan önce Medine’de şehir savunması yapmak istiyordu fakat çoğunluğunu genç sahabelerin oluşturduğu bir grubun bu fikre karşı çıkması sonucunda bu fikrinden vazgeçti. Efendimizin hayatından buna benzer birçok örneği sıralayabiliriz.. O dönem, efendimize hoş görülmeyen konularda sorulan sorulara bile efendimiz içtenlikle cevaplar verir, tuhaf dahi olsa sorulan soruları yanıtsız bırakmazdı. Efendimize yöneltilen bu tarz sorular ile ilgili yazılmış bir kitabın[2] varlığından da söz edebiliriz.

Kur’an’ı Kerimi herkesten daha iyi anlayan ve anlatan efendimiz soru sorana kızmaz ve alınmazdı. Fikrini beyan edenlere karşılık peygamberliğiyle övünmüyor, arkasında vahiy meleği olmasına rağmen mütevazı bir şekilde soruları cevapsız bırakmıyor, her soruya saygı duyuyor ve her fikri önemsiyordu.

Peki, günümüz âlimlerine baktığımızda efendimizin bu konudaki hassasiyetine uyduklarını söyleyebilir miyiz?

Maalesef ki günümüz İslam âlimlerini tarihçilerden ayırt etmek zorlaşmış durumdadır, Emevi ve Abbasi dönemine sıkışıp kalmış, o dönemden kopamamışlardır. O dönemin koşullarını göz ardı ederek o dönemde yaşayan âlimlerin fetvalarını ve hayatlarını ezberlemiş, bu fetvaları günümüz koşullarına aynen uygulamaya çalışmaktadırlar.

Kadın hakları konusunda kesin hükümler…

Çocuk hakları konusunda kesin hükümler…

Anne ve baba hakları konusunda kesin hükümler…

Çevrenin korunması konusunda kesin hükümler…

İnsan ilişkileri ve evlilikler konusunda kesin hükümler…

Maalesef tüm bu yapılanlar birçok insanın fitneye düşmesine sebep oluyor, bu tür düşmeler insanların hem dünyadaki yaşamlarını hem de ahiretlerini heba etmektedir. Hz Muhammed(s.a.v)  İslam’ın dinamik bir din olduğunu, İslam’ın temel nasları dışında kalan hükümlerin dönemin koşullarına uyarlanabileceğini, İslam’ın bazı mesajlarını gelecek kuşakların daha iyi anlayabileceğini bizlere bildirmiştir.  Peygamber efendimiz veda hutbesinde “Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.” Diye buyurmuştur.  Burada efendimiz Kuran ve Sünnetin sadece bir insanın, bir topluluğun veya bir neslin bakış açısına indirgenemeyeceğini söylüyor, yaşanılan yeniliklerle birlikte gelecek olan nesiller belki de Kur’an’da yer alan ayetleri veya efendimizin bazı sünnetlerini çok daha iyi anlayabilirler.

Örneğin; Kur’an’ı Kerim’de yer alan Yecüc, Mecüc ve Zülkayren’in kimler olduğu konusunda eski din âlimleri farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Bazı İslam âlimleri Yecüc ve Mecüc’ün  Moğollar, Mancurlar, Türkler olduğunu iddia etmekte ve bu tarz yorumlarıyla İslam’a fazlasıyla zarar vermektedir. Kuranı Kerimde Yecüc Mecüc ve Zülkayren anlatırken bir seddin örüldüğü geçmiş zamandan birde Yecüc Mecüc’ün tekrardan yeryüzüne çıkacağı gelecek zamandan bahsetmiştir. Bazı rivayetlerde Yecüc Mecüc tekrardan yeryüzüne geldiklerinde Taberiye Gölünü kurutacakları söyleniyor. Oysa Taberiye Gölü halen İsrail’in su ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamaya devam etmektedir. Bu demek oluyor ki Yecüc Mecüc’ün yeryüzündeki varlığından henüz söz edilemez. Bu söylenilenlerin hepsi bir tarafa Moğollardan da, Türklerden de sayısız İslam âlimi çıkmıştır. Kur’an’ı Kerime göre Yecüc ve Mecüc bir çekirge sürüsünün öldüğü gibi bir anda hepsi birden ölecek ve nesillerinden hak yola giren kimse olmayacaktır.


Zülkarneyn’in kim olduğu ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır fakat yapılan bu araştırmalar sonuçsuz kalmış çünkü dünyanın büyük bir bölümünü fethetmiş Allah dostu bir tarihi şahsiyete rastlanmamıştır. Bu konuda bazı âlimler bunun Makedonyalı İskender olduğunu iddia etmiş olsalar da Makedonyalı İskender’in hayatına baktığımızda Allah dostu olduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılmamıştır.


Günümüz yazarlarından İskender Türe yazmış olduğu bir kitabında[3] Zülkarneyn’in Uzaya üç adet seyahat yaptığını bu seyahatlerin üçüncüsünde Yecüc ve Mecüc ile Yecüc ve Mecüc’e karşı ondan yardım isteyen insan dışı akıllı yaşam formları ile karşılaştığını anlatıyor. Eğer İskender Türe Haklı ise(Hakikati Allah bilir) bu nesil Kehf Süresini Emevi ve Abbasilerden çok daha iyi anlamış demektir. Burada çıkarılması gereken nokta sonra gelen nesiller Kur’an’ı Kerimin bazı ayetlerini önceki nesillerden daha iyi anlamışlardır. Kaldı ki olay ve zaman aynı olsa bile koşulların değişmesi verilecek hükmü de değiştirir. Bazen olayların üzerinden nesillerin geçmesine bile gerek yoktur. Örneğin Hz. Ömer, aynı hadisede iki ayrı içtihatta bulunmuştur. Kendisine önceki yıl aynı hadisede değişik bir hüküm verdiğini hatırlatan kimselere, Hz. Ömer: “O geçen sene vermiş olduğumuz bir hüküm ve içtihattı, bu ise ondan daha değişik bir ortamda verilmiş bir hüküm ve yapılmış bir içtihattır” diye cevap vermiştir.



[1] Kuranı Kerimde Aklımızı kullanmayı emreden yaklaşık 50 civarında ayet vardır. Bunlardan bazıları: Bakara / 44, 73, 75, 76, 164, 170, 171, 242. Ayetler ve Âl-i İmrân / 65, 115. Ayetler  ve Mâide / 1, 58... Ayetler gibi

[2] Peygamberimize Sorulan İlginç Sorular, İbn Kayyım El-Cevziyye

[3] Zülkarneyn Kur’an’da Uzaya Seyahati Anlatılan İnsan (İstanbul, 2020, Ötüken Yayınları)
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum