"bizi çok üzdüler,
bizim dindar müslüman camiadan
yapılan saldırılar ve saygısızlıklar oldu..
abdullah bey kibarlığından söyleyemiyor..
kendisine çok yanlışlar, çok saygısızlıklar yapıldı,
insan kendisine zor hakim oluyor..
etrafımızdakilerin geçirdiği değişime bakın,
insan inanamıyor ama ben herşeyi biliyorum..
ben şimdi susuyorum ama daha fazla susmayacağım..
asıl intifadayı ben başlatacağım" diyordu,
19 ağustos 2014 akşamı verdikleri
çankaya köşküne veda resepsiyonunda,
eski cb abdullah gül'ün eşi hayrünnisa hanım..
bay gül'ün diyemediğini bayan gül dillendiriyordu:
"zamanında biz koltuğumuzu size verdik,
niye siz koltuğunuzu bize vermiyorsunuz" der gibiydi..
bi'tür "al gülüm ver gülüm" talebiydi, sitemiydi,
hatta intifada/ayaklanma tehdidi! idi..
bunun adı düpedüz "koltuk intifadası"..
en yakışanını biz söyleyelim:
hani gitmek üzere ayağa kalkan birine,
"hayırdır ayaklandın, gidiyor musun" deriz ya,
işte bu intifada öyle bir intifada..
bir de, intifadayı ne zaman başlatacak,
kime karşı başlatacak, açıkça deyiverseydi ya..!
böylesi esip gürlemelere acı acı gülümsüyor insan..
herşeyden önce,
niye geldiler, nasıl geçirdiler yedi seneyi,
ne yaptılar, anlatıverselerdi biz de öğrenseydik..
bir camianın büyük umutlarla zirveye taşıdığı kişi,
hangi yanlışlara engel oldu,
hangi doğrulara vesile oldu, bilmek isterdik..
yanlışlığını yarım ağızla dile getirdiği
pek çok yasayı veto edemediği gibi
iptal için anayasa mahkemesine de gönderemedi..
bu sütunlarda kendisine hitaben yazdığımız
7 aralık 2012 tarihli açık mektupta dile getirdiğimiz,
kanımızca kendisini tarihe geçirecek olan,
"uğur mumcu cinayeti soruşturması,
henüz zamanaşımına uğramadan, emrindeki
devlet denetleme kurumu'nu harekete geçirmesi"
çağrımıza sessiz kaldı ve cinayet zamanaşımına uğratıldı..
sormak gerekmez mi,
varlığı ile yokluğu aynı olanın
varlığı anlamsız hâle gelmez mi?
"köşkü tahliye edin artık" diyen
yüzlerce çağrı, yasal bir gereklilik hatırlatması..
çağrılara, "spekülatif haber" diyerek
"zorunlu konaklama" bahânesiyle
köşk saltanatına devam ahlâkî mi, yasal mı?
"yedi senedir oturduğumuz koltukta
biraz daha idare etseniz n'olur" türü talepkârlık,
sıradan insanlar rejiminde imtiyaz talebi olmuyor mu?
hiç ama hiç yakışmıyor,
cumhurbaşkanlığı yapmış biri,
bu denli imtiyaz talepkârlığı içinde olursa
sade memurlar lojmanda mülkiyet iddia etse, yeridir..
birkaç gün önceki,
"yeni ikametgahımız bitene kadar
oturmaya devam edeceğiz" açıklamasıyla,
"kendilerinin kamu malına yönelik doğruluk, dürüstlük anlayışı
ve etik tavrının kamuoyunca yakinen bilindiği"
açıklamasını birbiriyle nasıl bağdaştırıyorlar?
kolay değil 64 dönümlük, tarabya'da,
yemyeşil koruluk içinde ihtişamlı huber köşkü..
boğazın eşsiz doyumsuz manzarası,
sekreterler, aşçılar, garsonlar, hizmetkârlar,
danışmanlar, lüks makam araçlar ve şoförleri, kısaca
saltanatı bırakıp sade bir yaşama geçmek kolay mı(?)
yine soruyoruz:
fazladan kaldığınız süre için
bu hizmetlerin masraflarını kim karşılıyor?
birkaç gün önce resmi internet sitesinde yaptığı
yuvarlak açıklamada, "masrafları kendimiz karşılıyoruz" dediler
ama yine açıklamadıkları asıl konuyu bu kez biz soralım,
hangi masraf kalemleri için ne kadar ödeme yaptılar?
mesela köşkün aylık kirası ne kadar?
tüm hizmetler ile yüze yakın personelin
gider ve masrafları ne kadar?
ve bunları ödediler mi?
hayrünnisa hanım bi'anlamda dediğini yapıyor,
"gül gibi intifada" yapıyorlar.. ne diyelim, bravo..!
neredeyse göreviyle değil de
köşkü bırakmamasıyla anılacak gibi olsalar da
çabalarını gayet iyi anlıyabiliyoruz(!?) lâkin,
kendilerinden önceki 10 cumhurbaşkanının
görevleri biter bitmez aynı gün tahliye ettikleri köşkü
daha fazla gecikmeden boşaltmazlarsa,
asıl intifadaya kendileri maruz kalacaklar..
hayrünnisa hanım'a önerimiz:
köşk/koltuk intifadasıyla uğraşmak yerine,
köşke taşındığınızdan beri sayısı binlere ulaşan,
üç erkek müsveddesinin tecavüz edip öldürüp yaktığı
20 yaşındaki kızımız özgecan aslan ve kadınlarımız için
gerçek bir uyanış intifadası başlatın, en azından..
E-Posta: [email protected]