birinci adım:
ışid/daeş deyince akla
kan geliyor, gözyaşı geliyor,
vahşet geliyor, dehşet geliyor..
kafaları ekrandan çevirten,
gözleri faltaşı gibi açan,
kan donduran cinsten,
tarihte eşine rastlamadığımız türden,
"en vahşi hayvan bile bunu yapmaz" dedirten,
ekranda bile dehşete düşüren cinayetler..
ikinci adım:
sûretlerine baktığınızda,
sözde islâmın gereği zannedilen ancak
müşrikler döneminden kalma kılık kıyafetler,
ellerinde ve bellerinde kan kokan
kama hançer bıçak kılıç tüfek, yanısıra
son teknoloji ürünü ölüm kusan silahlar..
ağızlarında "ne alâka" dedirten tekbir vs dinî ibâreler..
yetmiyor, kurbanları katlederken âyet okumalar..
ve bağırtılar, yaygaralar, tuhaf çığlıklar..
veee tüm bu vahşet manzaralarını
ayrıntılarıyla dünyaya gösterip korku salmak için
kameralar, kayıtlar, görüntüler, videolar,
teknolojinin tüm imkanları seferber..
mâlum, terör ve teröristin ilk hedefi,
yarattığı dehşetle insan direncini kırmak,
zihinlere yüreklere korku yerleştirmek..
yarattığı sahte güçlülük imajıyla, varolan
"güce yaslanma" duygusunu harekete geçirmek..
bi'parça insan olanı insanlığından utandırsa da,
utanç senaryolarını hedefine ulaştıran
gerçek korku filminin aktörleri gibi görünseler de
güler yüzlü, sevimli! küresel aktörlerin
karanlık yüzlü figüranları bunlar..
üçüncü adım:
bunların görevine/rollerine gelince..
hedef kitleler nezdinde
"bu vahşeti kim yapar, niye yapar, nasıl yapar" gibi
cevabı verilemeyecek soruları sordurmaktır..
oysa cevabı görüntülerin içindedir:
izleyenleri kılık kıyafetlerine baktırıp
yaygaralarındaki dinî ibâreleri dinleterek,
"hah işte, bunlar müslümanmış,
demek ki islâm buymuş" dedirtmek..
bu mesajını da korkuyla ürküntüyle tiksintiyle
karıştırılmış olarak beyinlere nakşederek
toplumların bilinçaltına yerleştirmek..
yalnız düşmanlarına değil hükmettiklerine de..
islâm öncesi müşrikler dönemini bilmeyenleri,
din ile kültür arasındaki farkı bilmeyenleri,
islâmiyetin ne özü ne sözünü bilmeyenleri,
samimi müslümanları bile şüpheye düşürecek kadar..
sadece gayrimüslimleri itmekle kalmayıp
islâm karşısında ortada duranları bile
islâm karşıtı saflara iten vahşet görüntüleri..
ve bunlar bahane edilerek gelsin müslüman katliamı..
görevleri sona erince doooğru tarih çöplüğüne..
dördüncü adım:
yüzyıllık yükselişini tamamlayan batı,
çıkışını borçlu olduğu ülkelerin kaynakları azalmasıyla
yerel ülkesel bölgesel sefaletlere yol açmışken..
dünyaya yaşattığı küresel krizlerden
aslan payını alıp çöküşe geçmişken..
aynı zaman diliminde durumun farkına varıp
uyanış hareketlerine girişen islâm coğrafyası dahil
fukaralaştırdıkları tüm ülkeler yükselişe geçmişken..
evrensel değerlerin beşiği ve önderi olarak
insanlığa yeniden doğuşun kodlarını veren,
tarihî arka planı, tecrübeleri ve hafızalarıyla
yeniden çekim merkezi haline gelen islâm medeniyeti
küresel eşkiyaların tehdidi olmaya başlamışken..
beyin takımının islâm'la ilişkisi şüpheli
kişi ve yapıların harekete geçirilmiş olması,
onlarca milyon müslümanın müslümana kırdırılması..
tablonun gerçek müsebbiplerinin
bir kenarda koltuklarına kurulup zaferleri için
kadeh tokuşturduğunu görmenin zamanı gelmedi mi..?
her on yılda bir silah ve mühimmat stoklarını
sıfırlayan ülkelerin hangileri olduğuna
şimdilik değinmiyoruz bile.. nihayet,
ışid'li teröristlerin yarıya yakınının her nasılsa
sonradan müslüman(?) oldukları gerçeğiyle
birilerinin kodları çözülmüş olmuyor mu..?
yarattıkları canavarın
reyhanlı'da, suruç'ta, ankara'da, beyrut'ta
aynı ölçekli saldırılarına kılını kımıldatmayanların
sözkonusu paris olduğunda dünyayı ayağa kaldırmaları,
yeterince fikir vermiyor mu..?
"iyi ama, batılı ülkeler özellikle son yıllarda
islâm coğrafyasına yaşattığı katliamlar nedeniyle
bu türden saldırıları haketmiyor mu..?
ışid'in yaptıkları katliam bile olsa
hiç mi haklılık payları yok" diye bakan ve
radikalleşme potansiyeli taşıyan kişiler için
dinsel haklılık gerekçeleri oluşturmak suretiyle,
içten içe desteğin aktif desteğe dönüşmesi halinde
ortaya ciddi bir terör potansiyeli çıkmıyor mu..?
bu yüzden olsa gerek,
merkezi abd'de bulunan araştırma şirketi pew'in
11 müslüman ülkede yaptığı araştırmaya göre,
niyerja'da yüzde 14, senegal ile malezya'da yüzde 11,
türkiye'de yüzde 8 oranında ışid'e duyulan sempati,
terörü önü alınamaz hale getirmiyor mu..?
beşinci ve son adım:
kullandığı eski-yeni tüm yöntemleriyle
şark'ın vahşilik kültürünün,
garb'ın barbarlık kültürünün ortak paydası olan
1990'larda tâliban, 2000'lerde el-kaide,
2010'larda ve halen ışid.. birbirinin devamı projeler..
yaklaşık on yıllık periyotlarla
birinin devri kapatılıyor diğeri vizyona sürülüyor..
sonuç itibariyle "islâm eşittir terör" algısı denklemiyle
çekim merkezi olmaktan uzaklaştırılmaya çalışılan
islâm medeniyetinin yeniden doğuşu engellenirken
insanlarını da islâmiyetten uzak tutuyor, batı..
bu ucuz oyun görülüyor, sırıtıyor artık..
tez zamanda vazgeçilmediği takdirde,
paris katliamı örneğinde yaşandığı üzere
yaratıcılarını vurmaya başlayacaktır, bu canavar..
diyeceğimiz o ki,
terörün dini olmaz, kini olur..
teröristin dindarı olmaz, kindarı olur..
terör de terörist de böyle görülmediği sürece
teröre de teröriste de gün doğacaktır,
amma suruç'ta, amma ankara'da,
amma beyrut'ta, amma paris'te,
amma başka bir yerde..
E-Posta: [email protected]