-
RAMAZAN TOPRAK

RAMAZAN TOPRAK


yav he he..!

16 Haziran 2015 - 16:54

11. cumhurbaşkanı sayın gül'ün

basın danışmanı ahmet sever'in

"abdullah gül ile 12 yıl" adlı kitabından..

söylenen:

"sayın gül'ün mimarı olduğu altın çağ"

doğrusu:

efsane ilk dönem kasdediliyor olsa gerek..

o dönem 50'si çekirdek kadro 368 kişilik grubun

emeklerinin nasıl mimarı oluyormuş, anlatsa da öğrensek..



söylenen:

"tezkere karşıtıymış, yüzünde tikler belirmiş,

geceleri kâbus görürmüş, kan ter içinde uyanırmış"

doğrusu:

tezkerenin görüşüldüğü kapalı grup toplantısındaydım..

tezkerenin niye geçmesi gerektiğini ıkına sıkıla anlatırken

"ben başbakan olarak destek vereceğim" diyen sayın gül,

23 mayıs 2003 günü vatan gazetesindeki röportajında,

eliyle koltuğa vurup "şimdi senin oturduğun koltukta

abd dışişleri bakanı powell'a "sen benim tezkereyi

meclis'e getirene kadar neler çektiğimi biliyor musun"

dediğini unutmuş ya da unuttuğumuzu zannediyor..

hem destek ver, hem vermemiş gibi yap, tuhaf..



söylenen:

"arada bir erdoğan'ı uyarmak için

masa altından tekme attığı bile olurmuş"

doğrusu:

yıllardır gördüğümüz üzere, masanın üstünde

sayın erdoğan'ın lafının üstüne laf edemeyen sayın gül'ün

partiyle bütün köprüleri atıldıktan sonra böylesine

"uyarıcı âkil" rollere soyunması.. en çok buna güldüm..



tümüyle doğru:

fiilî başörtüsü yasağına isyan eden

hayrünnisa hanım'ın aracının direksiyonuna geçip

başyaverliğe baskına giderken peşinden koşan sayın gül'ün

yetişip yanına oturduğu eşi hayrünnisa hanım'ın

koşa koşa gelen başyaver'e, 'metin albay hayrola,

nefes nefese kalmışsın, spor mu yapıyorsun" dediği olayda,

cesaret örneğini hangisi sergiliyor dersiniz..?



söylenen:

"aklının almadığı, olanlara inanamadığı

17/25 aralık olaylarında sabaha kadar uyuyamayan"

sayın gül, "4 bakanı derhal yüce divan'a gönderirim" demiş..

doğrusu:

2443 sayılı Devlet Denetleme Kurumu Kanunu

2. maddesinin sadece kendisine tanıdığı imtiyazlı

soruşturma açtırma yetkisini niye kullanmadı dersiniz..?

"aman, zülf-ü yâre dokunmayayım" demiş olmasın sakın..



söylenen:

"suriye ve mısır politikalarını doğru bulmuyordu"

doğrusu:

iflası ortaya çıkan yanlış suriye ve mısır politikasının

temel taşlarını ören dışişleri bakanı olarak gelinen noktada,

abd ve batı'nın bugün rahatsızlık(?) duyduğu konulara niyeyse

hiç girmeden yuvarlama eleştiriyle yetiniyor.. birileri,

suriye politikasında gelinen noktayı eleştirmek yerine

"hangi yanlışı nasıl düzeltirsin" diye sorsunlar,

cevabı ele verecektir işin(!) gerçeğini.. sobe..



söylenen:

"twitter yasağını ilk ben deleceğim" deyip tivit atmış sayın gül..

doğrusu:

sayısız aşma yöntemleriyle,

anında milyonlarca internet kullanıcısı

yasak masak iplemeden sisteme giriyordu..

sayın gül'ün "yasağı ilk ben deleceğim" lafından

çok önce milyonlarca kullanıcı yasağı delip geçmişti..



söylenen:

twitter, facebook, you tube yasaklarını getiren

yasayı onayladıktan sonra, "keşke veto etseydim,

düzeltmeler işe yaramadı diye düşünmüş" sayın gül..

doğrusu:

erdoğan ve akp grubu ile karşı karşıya gelmemek için

yasayı onayla.. partilileri karşısına almamak suretiyle

siyasi yatırım yapmaya çabala.. tutmayıp ters tepince

bu kez muhalifler nezdinde prim yapmak için

"keşke veto etseydim" yatırımına gir.. yoruma değmez..



söylenen:

"seçimlerde oy kaybı yaşayacağını kendisi de biliyorken

kitabın seçim öncesinde yayınlanmamasını istemesi,

akp'nin seçimde zarar görmemesi içinmiş"

doğrusu:

oy kaybedeceği tüm anketlerin ortak tesbiti iken,

seçim yenilgisinin sorumlusu olmama amaçlı kurnazlığın,

akp'yi düşünüyor şeklinde vizyona sokulması.. gülünç..



söylenen:

"kurduğu parti değişmiş, başka kimliğe bürünmüş,

artık partisini tanımıyormuş, tanınmaz hale gelmiş"

doğrusu:

"arada bir masa altından tekme atacak" kadar uyarıcı,

"dengeleyen ve frenleyen" kişiydi hani..



söylenen:

"2012'de çıkarılan cumhurbaşkanlığına

tekrar aday olmamasına dair yasayı içine sinmediği,

çok zoruna gitmesine rağmen veto etmeyip onayladığı"

doğrusu:

ileride "n'olur n'olmaz" yatırım hesabıyla sayın erdoğan ve

akp'yi karşısına alma cesareti gösterememesi olmasın sakın..



eğrisi-doğrusu:

en yetkili ve en etkin makamda iken

birtakım siyasi hesaplarla(bugünler için)

pasif konumda kalmayı içine sindirebilen birinin,

aradan geçen sürede artık prim yapan gezi olayları için

"yangın küçükken söndürmek lazım" temennisiyle yetinen

sayın gül mü şimdi çok daha zor şartlarda inisiyatif alabilecek..?



söylenen:

"aşağı inersem avrupa birliği sürecini canlandırırım..

dış politikadaki yanlışları düzeltirim.. ülke çok kutuplaştı,

bunu giderecek adımları peşpeşe atarım..

demokratikleşmeye ağırlık veririm..

ben olsam 4 bakanı derhal yüce divana gönderirim"

doğrusu:

üff üff üff..!

"yukarıdaki" cb.lığı koltuğu bu yanlışları büyük oranda

denetim ve kontrol hatta müdahale imkanı verdiği halde

ağır toplumsal baskılara rağmen ısrarla suskun kalmıştı..

kutuplaşma varsa "milletin birliğini temsil eden" kişi olarak

görevini hakkıyla yapmadığının ikrarı, itirafı olmuyor mu..?



söylenen:

sayın gül'ün ak partide

"pusula, rota, denge, fren işlevi gördüğü",

"2002-2007 arası altın çağın mimarı" denilen yıllar,

doğrusu:

akp'nin ilk dönem tertemiz ana kadro dönemiydi..

o dönemde herkes pusula, rota, denge, fren işlevi

gördüğü içindir ki birileri(!) yanlış işler yapamıyorlardı..

tasfiye edilmelerinin asıl gerekçesi bu olmasın sakın..



söylenen:

"ben gelir başbakanlığı yaparım, karıştırmam..

ben nasıl cumhurbaşkanlığı yaptıysam

sen de öyle cumhurbaşkanlığı yaparsın..

sen nasıl başbakanlık yaptıysan ben de öyle yaparım"

doğrusu:

sayın gül, senin başbakanlığını da gördük,

milletvekili bile olmayan sayın erdoğan ne diyorsa o oluyordu..

senin nasıl cumhurbaşkanlığı yaptığını da gördük,

örneklerini verdiğimiz gibi sayın erdoğan ne diyorsa o oluyordu..

yani her iki dönemini de gördük.. bugüne değişen ne mi,

sayın gül'ün köşk süresi dolarken

sayın erdoğan tümüyle partiden dışlayınca

"yarım kalan hesaplar için dönüş" hırsı olmasın sakın..



sonuç olarak,

* "sayın gül'ün düzeltmeleriyle" yayınlandığına göre

"abdullah gül ile 12 yıl" adlı kitapta yazılanlar doğru..

* öne çıkarılan başlıkların günümüz itibariyle

geniş toplum kesimleri nezdinde hayli prim yaptıracak

hassas kritik konu/olaylar olması, iyi fırsatçılık..

* başka başarısızlıklar üzerinden başarı inşâ çabası..

çukurun yanında sıfırın seviye gibi gösterilme çabası, trajikomik..

* toplum hafızasının zayıflığına güvenilmesi, çok acemice..

* akp seçimden zaferle çıkmış olsaydı veya

akp'nin kapıları ardına kadar sayın gül'e açılmış olsaydı,

bu kitap ve bu büyük iddialar yine vizyona sokulabilir miydi..?

sorunun cevabında gizli, söylenemeyen acı gerçekler..

* "yukarıda" cumhurbaşkanı iken kullanamadığı yetkileri,

"aşağıya" başbakanlığa "indiğinde" nasıl kullanacağını

tahmin etmek çok mu zor..? acı acı gül'lü'yorum..

* varlıkları tek başına birşey ifade etmeyeceği için

birilerinin beceriksizliğine bağlı olarak anlam ifade edenler,

kısır döngüleri her dem yeniden başlatanlar değil mi..?

* örneklerini sıkça gördüğümüz üzere,

"beklemenin büyük aksiyon sayıldığı ülkemizde"

böylesine aksiyonerler(?) sorunların asıl kaynağı değil mi..?



E-Posta: [email protected]